Young Folks 2011: Like Father, Like Son

Drederick, Rick Pitino’nun ’83 yazında Boston’dan ayrılıp Knicks kenar yönetimine asistan koç olarak katılmadan hemen önce gelecek sezon Boston Üniversitesi’ne oynaması için ikna ettiği oyunculardan birisi. Mezunlarının çoğu bir şekilde başkent DC’ye, Senato’ya ulaşan yollardan gitmiş bir kolej BU. Bir de 1963’te, o Senato’ya birkaç dakika mesafede, 300000 insanı toplayan büyük insanın “Doktor” unvanını aldığı yer. Sportif alanda ise, buz hokeyi dışında hemen hemen hiçbir dalda başarılı olamayan bir üniversite… Pitino ayrıldıktan bir yıl sonra, tarihinde dördüncü kez bir oyuncusunu -çıktığı 126 maçla en uzun kariyerlisi olacak aynı zamanda- NBA’e yolluyor BU. Aynı yaz okul tarihinin en büyük skorerlerinden biri olacak Drederick de kampüse yerleşiyor. Kolejde geçirdiği dört yıl boyunca konferans finaline taşıyor takımını. Ve son yılında konferans şampiyonluğu gelince tarihinde üçüncü kez NCAA turnuvasına davet ediliyor Terriers. Daha sonra Final-Four’a yüreyecek olan Mike Krzyzewski ilk turda yollarını kesiyor ve izin vermiyor Dred’in uzun süre hatırlanacak hikayeyi yazmasına.

Yazın Celtics için birkaç workouta çıkıyor fakat şansı yaver gitmiyor ve parke yerine masa başına geçmek zorunda kalıyor. Fakat birkaç yıl içinde planlar değişiyor, yeni rota dünyanın öbür ucu: Avustralya. Şu anda Avustralya milli takımının başındaki -Spurs benchinden de aşina olabilirsiniz kendisine- Brett Brown, Boston Üniversitesi’nde Pitino’nun öğrencilerinden ve o yıllarda Melbourne’de Bulleen Boomers’ın başında. Kolejden tanıdığı -Rucker Park’ta MVP olmuş- Drederick’i de sürüklüyor Bulleen’e. Yanında da kolejden beri birlikte olduğu Elizabeth. 38 sayı ortalamayla geçen bir sezonun ardından Amerika’ya geri dönmeden hemen önce bir çocukları oluyor…

’96’da küçük çocukları henüz dört yaşındayken Elizabeth septisemi yüzünden vefat ediyor. Oğlunu yetiştirmek için kendi çocukluğunu geçirdiği Bronx’a dönmek istiyor Dred…

Duke, Fr.
6′ 3″, PG
Melbourne, Australia (1992)

O gün Bronx’a döndüklerinde basketbol topunu eline yeni yeni alan çocuk, büyüyüp 12 yıl önce babasının hayallerini yıkan Duke’u tercih eden Kyrie Irving. Ve iyi geçmeyen bir sezona rağmen Perşembe gecesi, o odada Stern’ün ilk olarak onun adını okumasını bekliyor olacak. 19 yıldır yanından ayrılmayan babası ile birlikte… Kendisi hayallerine ulaşabilecek kadar iyi bir oyuncu olamasa da oğlunun buralara gelmesi eşini kaybetmiş, 11 Eylül’ü çok yakından yaşamış bir babanın en büyük mutluluğu:

What do you want more than for your kid to do better than you?

Lisenin ardından ülkenin en yetenekli gençlerinden biri olarak gösteriliyordu Kyrie. Geçen yaz ABD U18 takımı kıta şampiyonu olurken takım ona emanet edilmişti. Brezilya karşısında 21-10-5 ile altın madalyayı getiren de oydu. Aynı yaz Nike Hoop Summit’te de kötü değildi ama başrolü Enes Kanter çaldı. Ardından Duke’ta harika başladı sezona. Bir önceki sezonun şampiyonuydular zaten, ama o takıma bile bir seviye atlatmış gibiydi. Aralık ayında Michigan State’e karşı gösterdiği performansın ardından (31 sayı, 6 ribaund, 4 asist, 2 top çalma, 2 blok, 3 top kaybı) Tom Izzo’nun sözleri yeterince açıklayıcı aslında:

(He) Makes me think maybe I should have signed on for the Cleveland Cavaliers job (if they draft him).*

Michigan State maçının üzerinden bir hafta geçmeden sağ ayağındaki sakatlık nedeniyle sezonu kapattığını öğrendi Coach K’in ofisinde. Henüz profesyonel olmamış bir sporcu için, her an kendini kanıtlama arzusundayken böyle bir sakatlık yaşamak kariyeri boyunca karşılaşacağı en zor mental sınav belki de. Tedavi sürecini gayet iyi geçirip turnuva öncesi takıma döndü Irving. Yaklaşık üç ay parkeye çıkmamasına rağmen hala birinci sıradan gideceği düşünülen bir oyuncunun, sakatlıktan nasıl döneceği belli değilken yılın en kritik ayında kendini riske etmemesi normal karşılanabilir. Ama Irving iş ahlakı yüksek bir çocuk (Draft Combine röportajları ne kadar saygılı ve sağlam karakterli bir genç olduğu hakkında da ipucu veriyor) ve takımının ona ihtiyacı varken sahada olmak istedi.

Oyununun en güçlü yanı hem iyi bir skorer, hem de harika bir oyun kurucu oluşu. İlk sıradan seçilecek bir point guard görünce akıllara John Calipari’nin son yıllarda lige gönderdiği oyuncular geliyor ister istemez. Derrcik Rose, John Wall, Tyreke Evans gibilere kıyasla saha görüşü ve oyun bilgisi daha yüksek kesinlikle. Bir oyun kurucu için en mühim yetenek hızlı uygulamaktan ziyade hızlı ve doğru karar verebilmek. Bir anlık duraksama, savunmanın pozisyonu kapatmasını sağlar. Irving savunmanın dengesini bulmasına hiçbir zaman izin vermiyor. Kararı hızlı verdiği gibi uygulamada da çok hızlı. Bilhassa potaya penetre ederken dağıttığı paslara dikkat. Topun elinden fırladığını düşünüyorsunuz bir an, ama aslında gayet bilinçli bir şekilde çok zor noktalardan çok iyi paslar çıkartıyor. Dolayısıyla savunmacılar hamle yapana kadar boş pozisyon çoktan oluşmuş oluyor. Cal’in elinden geçen örneklerin aksine asistlerinin çoğunluğu drive-and-kick üzerine kurulu değil. Pota altına çok iyi top indirebiliyor, pick ‘n rolllerde pasları gayet iyi.

En az pasörlüğü derecesinde kaliteli bir skorer Kyrie. Sezonda %46.2 ile üçlük attı. 11 maçlık bir sezondan şut performansı için ne kadar güvenilir istatistikler çıkar bilemiyorum, ama şut menzilinin yayın dışına kadar uzadığını ve bu silahını kullanmaktan çekinmediğini (maç başına 1.6 isabet) söylemek gerek. Şut formu gayet düzgün ve henüz 19 yaşında olmasına rağmen istikrarlı bir şutu var. Düzgün mekaniğe sahip oyuncular için geliştirilmesi en rahat alan olduğu düşünülürse, yaşı ilerledikçe ölümcül bir silaha dönebilir şutu. Şutu ve saha görüşü birleşince ciddi bir pick-and-roll tehdidi oluşturuyor Irving. NBA’de de ikili oyunları savunulması zor oyunculardan olacaktır.

Rose, Wall, Tyreke örneklerini çok kullandık, ama benzerliklerden dolayı değil pek. Parkede çok görmediğimiz bir ismi gözümüzde daha rahat canlandırabilmek için aslında. Onlar kadar hızlı bir ilk adımı yok Irving’in. Hatta Rose ve Wall kadar üst düzey atlet de değil, ama en az onlar kadar iyi bir penetreci ve bitirici. Yarı sahada çabuk hızlanmıyor ama top hakimiyeti çok yüksek olduğundan kendi vücut dengesini çok iyi korurken savunmacısını sürekli dengesiz pozisyonda bırakıyor penetreler sırasında. Kendisi içeri bu kadar dengeli girebildiği için dribbling üzerinden çok rahat top dağıtabiliyor. Pota altında bitirirken iki elini de çok rahat kullanabiliyor, vücudunu araya koyup faul almayı da iyi biliyor. Faul çizgisinden de sorunu yok, bu sezon %90 ile kullandı serbest atışları. Adamını bu kadar rahat geçebilmesinin bir sebebi de sağ elini kullanıyor olmasına rağmen sola drive ederken hiçbir sıkıntı çekmemesi. Duke guardı Nolan Smith, takım sezon başında ilk kez bir araya geldiğinde, Irving’in soluna bu kadar rahat gittiğini ve potada sol eliyle çok iyi bitirebildiğini gördüğünde solak sanmış kendisini.

Kısa mesafede aniden hızlanamasa da açık alanda oldukça hızlı ve hızlı hücuma çıkmayı çok seviyor. Duke onun sahada olduğu dakikalarda fark edilir şekilde artırıyordu tempoyu.

Ölçümleri beklenenden farklı değil, boyu 6′ 3″. Ahtapot gibi kolları yok, wingspani 6′ 4″. NBA’de bir numara oynamak için ideal ölçüler diyebiliriz. Garip olan ise vücudundaki yağ oranı: 10.2. Kendisi de bu oranın yüksek olduğunun farkında, sebebi olarak da sakatlığını gösteriyor. Hak vermek gerek, işleri bir süre sıkı tutup üstesinden gelemeyeceği bir durum değil zaten.

Vücut dengesi ve yüksek basketbol zekası savunmasını da üst seviyeye çekiyor, fiziksel açıdan zaten bir sıkıntısı yok. Rölantide savunma yapıp oyunun o kısmını dinlenmek için kullanan bir adam değil. Her zaman savunduğu adamı kitlemek için hırslı. Bu hırsı zaman zaman sabırsızlığa dönebiliyor. Yine de yüksek savunma bilgisiyle kariyerinin ilerleyen yıllarında Jason Kidd gibi elit bir savunmacıya dönüşebilecek bir oyuncu görüyorum.

Yapacağı birkaç top kaybı ya da sokacağı bir iki şuttan daha önemli bir şey var, sahada takımının lideri Kyrie. Topu takım içinde çok iyi paylaştırıyor, her an kimin nerede olduğunun farkında. Olgun ve aklıyla oynuyor basketbolu. Eller titrerken izleme şansımız olmadı, ama karakteri gereği baskı altında sinecek bir oyuncu değil.

Fiziği ve şutu Deron Williams’ı, oyunu -özellikle çabuk yön değiştirmeleri, savunmanın dengesini bozması ve pota altındaki bitiriciliği- ise Chris Paul’ü anımsatıyor. Onun kadar komple bir paket olması için gereken potansiyele kesinlikle sahip.

Henüz 19 yaşında, iş ahlakı yüksek, gelişime açık, oyunun her alanına katkı verebilen, liderlik vasıflarına sahip karakterli bir oyuncu Irving. Top pick olması kadar normal bir şey yok.

23 Haziran’da Stern onu çağırdığında, o odaya bakarken en çok görmek istediği kişinin hatırası göğsünde olacak. Doğum günlerinde maviliğe bıraktığı balonlara yazdığı mektupların ona ulaştığına inandığı gibi bu geceyi de izlediğine inanacak…

* Ufak hatırlatma: Cavs LeBron James’in ayrılmasından önce koç işini halletmek için Izzo’da oldukça ısrar etmişti, yine de kabul etmedi Izzo.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *