Numaraiki’nin gerçekleştirdiği büyük revizyonla birlikte aranıza katılmış bulunuyorum. Kendimi tanıtarak, ilk postumu atayım izninizle…
Ben Doğuş, 17 yaşına 1 ayı kalan, Eskişehir’de okuyan bir TM öğrencisiyim. Batuğ’da, LakersTR’de Dodi nickiyle görmüş olabilirsiniz, görmemiş de olabilirsiniz. Ancak umarım bundan sonra yazılarımla sizde iyi izlenimler bırakabilirim. 17 yaşıma bakmayın, NBA’in ilk Digiturk döneminde takip etmeye başladım NBA’i. Üç seneye yakın süredir de internetteki forumları takip ediyorum. Ayrıca futbolla da babamın eski futbolcu, dedemin de eski milli kaleci olmasının da etkisiyle bayağı iç içeyim çocukluğumdan beri. Ancak şu anda NBA biraz daha öne çıktı benim için, daha çok NBA’i takip ediyorum yani futbola göre. Avrupa liglerini pek takip edemez oldum bu aralar, haftasonları pek evde olamadığım için. Ancak Eskişehirspor’un evindeki sadece tek bir lig maçını kaçırdım ilk devre itibarı ile. Her neyse…
NBA’de Lakers’ı, Türkiye’de Galatasaray(ilk tercih) ve Eskişehirspor’u tutmaktayım. Ayrıca herkesin hayran olduğu Barça’nın inanılmaz futboluna ben de kaptırdım bu aralar kendimi(Messi’nin Osasuna’ya attığı gol neydi öyle arkadaş)… Avrupa’da Bergkamp döneminden gelen bir Arsenal&Hollanda sempatim de var.
Boş vakitlerimi ya internette ağırlıklı spor olmak üzere yazılar okuyarak ya da kitap okuyarak geçiririm. “Eroinle Dans”, “Uçurtma Avcısı” ve “MİT’in Gizli Tarihi”ni tavsiye ederim. Yok şaka yapıyorum tabi, o her lisede bulunan ve bir anda ‘derin devlet’ kitapları okumaya başlayan TM çocuklarından değilim. Beğenerek takip ettiğim bloglar ise Aceto Balsamico, Salsa Basket, Tardini Büfe, Genç Subaylar ve Kapalı Kale Arkası. Yazımı yine çok sevdiğim Can Yücel’in bir şiiri ile noktalayayım:
EĞER
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde ‘onca ayrılığın birinci dereceden failidir’ denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse…
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!
Editörün Notu: Eski fotoğraf çok bayıktı, yenisindeki yardımları için Genç Subay Kubi Kuhn’un gözlerinden öperim efendim… Cavs kaynaklı efkarına rağmen üstad konuşturmuş yine.