More News from Nowhere #11: Alemitu Bekele


Normalde bu dönemlerde biraz daha aktif dinlenme moduna geçiyordum, bu yarıyılda sekiz tane falan proje yapmam bekleniyor ki blogun belini doğrultamıyoruz doğal olarak. Kendi belimiz de daha iyi durumda değil ya neyse. Sorarım size, öğrencilerine ‘spring break’ vermeyen üniversite olur mu? Bunu tartışalım…


Güzel gidiyor play-off muhabbeti şu ana kadar. Kamuoyunun ugly game yaftası yapıştırdığı maçlar benim en sevdiklerim oluyor ekseriyetle. Dün gece biraz uykudan feragat ettim ve Magic-Bobcats maçına takıldım mesela. Larry Brown’ın sarkık liberolu, adam markajlı sistemiyle ilk çeyrek sonunda 18-14 gibi absürd bir skor oluştu. Yine de benim play-off basketbolundan anladığım da aşağı yukarı böyle bir şey. En azından birkaç sene önceki Suns-Mavericks konferans yarı finallerinden çok daha yakım kafamdaki tanıma böyle ‘çirkin maçlar’. Lakers-Thunder serisinden de acayip derecede zevk alıyorum paralel olarak, desteklediğim takım hala şampiyonluk senesindeki görüntüsünü aratsa da. Tabi ikinci maçın son çeyreğini biraz dışarıda tutmam gerekir, faul düdüklerinin şut denemelerini sayıca geride bıraktığı 6 dakikalık bir seans yaşadık ki düşman başına… “Sen o düdüklere kurban ol, takımın maçı o sayede aldı” diyenlere saygı duyuyor, şapka çıkarıyorum. Ama konumuz o değil. İlerleyen turlarla birlikte hakemlerin standartlarını oturtacağını ummakla birlikte birer adet Lakers-Thunder ve Nuggets-Jazz maçının heba edildiğini de söylemek zorundayım. Yakışmıyor…


Bir geceyarısı operasyonuyla bu işlerden anlayan birisini bağlamazsak play-off sırasında çok fazla yazı okuyamayacaksınız yine burada. Dönemsel yürek patlamaları yaşanacaktır elbette… O yüzden Dr. Gürkan Kubilay’ın mükemmel anasayfa tasarımıyla batug.com olabilir adresiniz. Ben de 2-0 ile Oklahoma City’ye taşınan bizim seriyle ilgili bir yazı gönderdim. Tık!


Evladım Mark Allen, kendisinden şüphe duyanlara, yorum yoluyla saçına, tipine yakışıksız benzetmelerle sataşanlara en güzel cevabı verdi. İlk turda talihsizce kaçan bir yeşille 147 hayallerini erteleyen Kuzey İrlandalı çocuğumuz, ikinci turda Mark Davis önünde Crucible tarihinin ilk 146’lık serisine imza attı. Kariyerinde otuzuncu kez Sheffield’da bulunan Steve Davis ne kadar büyük bir efsane olduğunu Mark King’i geçerek gösterirken, bir başka eski şampiyon Graeme Dott da kifayetsiz Ryan Day’in biletini kesti ilk turda. Steve Davis’in karşısında son şampiyon John Higgins olacak, ilk seans da fazlaca uzun framelere tanıklık etmiş olsa da çok heyecanlıydı. Yakalamak lazım bir şekilde… O’Sullivan-Williams erken final gibi. The Rocket ilk turda bolca sol el çalıştı ve çok kısa bir bölüm dışında yükselen Çinliler’den Liang Wenbo’nun maçın içine girmesine izin vermedi. Bu sezonun belki de en formda oyuncusu olan Mark Williams ise ilk turda beklenenden fazla zorluk yaşadı Marcus Campbell önünde. Campbell da o ‘sakallı tavernacı’ imajıyla benim için idol gibi bir şey olurdu heralde snooker kariyeri düşünsem, göbek de kontrolden çıkmış vaziyette zaten… Neyse ki farklı bir kariyer düşünüyorum, derslere zaman zaman takım elbiseyle girip uzaklara bakıyorum. Geri dönelim. Selby-Hendry maçı da güzel olacak. The Golden Boy da ilk turu zorlu geçirenlerden, 1991 doğumlu Zhang Anda bu oyunun gördüğü en başarılı Çinli bile olabilir. Bunu efsane karşısındaki ilk dünya şampiyonası maçında da gösterdi. Stephen Hendry kişisel sempati olarak aktif oyuncuları listelesem… Dominic Dale, Mark Allen, Ronnie O’Sullivan, Ken Doherty, Stephen Hendry. Evet, ilk beşimde yer buluyormuş. Şutör guard olur muhtemelen.


Şike söylentileriyle başı derde giren Stephen Maguire, aynı dertten muzdarip Stephen Lee önünde iyi bir görüntü verdi. Fakat çeyrek final için tercih edilebilecek bir isimdir şu şartlar altında. Hatta bana kalırsa favori de değil The Pocket Dynamo karşısında ikinci tur maçında. Yürüyedur be çocuk, bir haftadır bilgisayarımın duvar kağıdını süslüyorsun. Guy Love!


Yedek kulübesinde Mert Nobre’den medet uman Beşiktaş bir yana, sağ beki 17 milyon değerinde olup forveti sakatlanınca David N’Gog’a kalan Liverpool nedir? Tehlikenin farkında mısınız? Peki ya Tuna Kiremitçi’nin Cumhuriyet gazetesinde yazması?

Avrupa Macerası #2


Bu hafta hem bayram hem de Avrupa heyecanı olacak. Şehir dışına çıkmayan Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarları için oldukça güzel bir fırsat. Serinin ilk yazısında yaptığım tahminler tutmuş kısmen. Hatta Beşiktaş maçının skoru da dahil bu tutan tahminlere. Cem’in diğer yazımın altına bıraktığı yorumdan dolayı bahisseverler için yazı dizisi yapıyorum gibi hissettim. Takımlarımızı ve rakiplerini analiz etmekti amacım aslında. Neyse… Bu haftaki analizlerimize(!) geçelim.

Şampiyonlar Ligi’ndeki tek temsilcimiz olan Fenerbahçe, ilk maçında Porto’ya 3-1 yenilmişti. Tabi 15 dakikada yenen 2 golün büyük payı var bunda. İkinci yarı Fenerbahçe beraberlik sayısını bulmak için oldukça iyi fırsatlar ele geçirmişti aslında. Ama olmadı. Ligdeki durumu da oldukça kötü Fenerbahçe’nin. Son Sivasspor maçında görüldü ki, takım geçen seneki görüntüsünden çok uzak. Bunlar yetmiyormuş gibi Semih’in de maçta oynamayacağı açıklandı. Dynamo Kyiv’le pek güzel hatıraları yok Fenerbahçe’nin. 2 yıl önce Şampiyonlar Ligi’ne kalma mücadelesinde Kyiv’e elenmişti. Maça gelince, Fenerbahçe oldukça büyük bir taraftar baskısı ile oynayacak karşılaşmada. Bu baskı sonucu ailecek hücuma çıkarlarsa, hiç istenmeyen bir durum ile karşılaşabiliriz. Kyiv belki de Avrupa’nın en iyi kontra atak yapan takımlarından biri. Ismaël Bangoura gibi çok da önemli bir oyuncuları var. Spartak Moskova’yı her iki maçta da 4-1 yendiler, Arsenal’i ise ellerinden kaçırdılar. Çok formda görünüyorlar. Büyük olasılıkla gollü geçecek bir maç. İlk golü bulan maçı koparabilir. Kyiv olursa bu takım, çok ilginç bir skorla karşılaşabiliriz. Hiçbir skor beni şaşırtmayacak o kesin. Skor tahminim: 3-2…


İlk maçı 1-0 ile kazanan Beşiktaş bu sefer Kharkiv ile Ukrayna’da karşılaşacak. İlk yazımda yazdıklarımı bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Kesinlikle zayıf bir takım değil. Gerçi İnönü’de çektikleri şutlarla direk boyalarını dökerek bunu az çok ispatladılar. Kesinlikle 1-2 veya 1-3 gibi bir skor olabilirdi. Ama deplasmanda işler biraz daha farklı. Gol bulmak zorunda olan takım Kharkiv olacak. Haber bültenleri ise Beşiktaş’ın maça tek forvetle çıkacağı konusunda hemfikir. Holosko kanat oyuncusu olarak oynayacak olsa da bana göre o maçın kilit oyuncusu olacak. Beşiktaş’ın erken bir gol bulması eşleşmeyi bitirecektir. Kharkiv’in 3 gol bulması çok zor. Sivok’un durumu da kesinleşmiş değil bu arada. Onun eksikliği önemli bir etken olabilir. Zapotocny ile oldukça uyumlu bir ikililer. Yetişemezse Toraman oynayacak büyük olasılıkla. Gerçi bunun takım savunmasını çok da etkileyeceğini sanmıyorum. İlginç bir maç olabilir, ne olursa olsun Beşiktaş’ın turu alıp geleceğine eminim. Skor tahminim: 1-2…

Galatasaray ise çıkışını Bellinzona karşısında devam ettirmeye çalışacak. Kewell-Baros-Lincoln triosu oldukça formda. Normal şartlarda aralarında 8-9 gömlek fark olan iki takım. En büyük sürpriz ilk maçta yaşandı. Lincoln’ün eşek şansı ile attığı gol sayesinde kıl payı kazandık. Bellinzona’nın ondan iyisini yapacağını sanmıyorum. Hücum hattımız bu kadar formdayken oldukça gollü ve süratli bir maç olması oldukça muhtemel. Bayram ve uygun bilet fiyatları nedeniyle stadın dolacağını da düşünürsek oldukça farklı bir skor çıkabilir. Tahminim: 6-1…


Gelelim en zor durumda olan temsilcimiz Kayserispor’a. İlk maçta tam beraberliği yakaladım derken PSG’ye 2-1’lik skorla mağlup olmuşlardı. Gerçekten tur imkansıza yakın görünüyor. Hem karşıdaki takım, hem de deplasman olması bu düşünceyi destekler nitelikte. Gerçi son izlediğim PSG maçı biraz da olsa umutlanmamı sağladı. Evlerinde çok kötü bir oyun sonunda Grenoble’ye 1-0 yenildiler. Kayserispor ise yine bildiğimiz gibi… Kısır maçlarından birini daha oynayarak Eskişehirspor’u 1-0 mağlup etti. Yine Kayserispor’un en az 2 gol bulmak zorunda olması durumu güçleştiriyor. Maç tahminim: 2-0…

Avrupa Macerası #1


Bundan sonra her Avrupa Kupası haftasında rakiplerimizi değerlendirip, tahminler yapmaya çalışacağım. Son Türk takımı elenene kadar da devam edecek bu yazı dizisi. Umarım şubat, mart aylarını görebiliriz. Şu an yolumuza 4 takım ile devam ediyoruz: Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Kayserispor.

İlk önce Fenerbahçe ile başlayalım. Fenerbahçe, geçen yıl yakaladığı müthiş performans ile çeyrek final oynama başarısı göstermişti. Hatırı sayılır para ve tanınırlık da cabası. Bu parayı, hatta daha da fazlasını Aragones-Güiza-Emre üçlüsüne verdiler. Ayrıca takımın en önemli parçalarından biri olan Aurelio da hiçbir karşılık alınmaksızın Real Betis’e gitti. Geçen yıl müthiş oynayan Vederson ve Deivid’in sakatlıkları ile de oldukça yara aldılar. Lige yapılan başlangıç da hepinizin malumu. Bu maçta Edu ve Semih de sakatlıkları dolayısıyla oynayamayacak. Porto ise geçtiğimiz günlerde en önemli yıldızı Quaresma’yı Inter’e sattı. Ama takım yapısında pek bir değişiklik yok. Lucho Gonzalez gibi tehlikeli bir oyuncuyu hala ellerinde bulunduruyorlar. Porto’nun lanetine de değinmeden geçemeyeceğim… Porto 7 yıldır Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk maçında galibiyet alamıyor. Galatasaray da ön elemelerde hiç elenmiyordu ya neyse… Maç hakkındaki tahminime gelince… Fenerbahçe’nin kazanma ihtimali bana göre çok düşük. Beraberlik çok iyi bir sonuç olacaktır. Maçın favorisi Porto.

4-5 yıldır ‘Avrupa fatihi’ ünvanını ‘Avrupa paspası’ yapabilmek için elinden geleni yapan, benim de taraftarı olduğum Galatasaray’a geçelim. Rakibimiz yine bir İsviçre takımı. Artık bu geleneksel hale geldi neredeyse. Her yıl bir takımımız, ki çoğunlukla da bu Galatasaray oluyor, bir İsviçre takımı ile eşleşir ve eler. Bu sefer rakibimiz olan takım ise geçen yıl ikinci ligde iken kupa finali oynayan Bellinzona. Bu sene üst lige yükseldiler ve şu anda 10 takımlı ligde 9. sıradalar. Kadrosunda çokça üçüncü sınıf İtalyan oyuncu bulunduran zayıf bir takım görüntüsündeler. Galatasaray’da yine her zamanki gibi sakatlık sorunu var, ama bu sorun olmamalı, olamaz da. Bellinzona’ya karşı Michael Skibbe forvet, Ümit Davala da yıllar sonra sağ bek oynasa yine kazanmalıyız. Taraftar bir hayal kırıklığını daha kaldıramaz. Bu takıma da elenirsek zaten, Adnan Polat kendini balkondan atsın. Maç hakkındaki tahminim maçı Galatasaray’ın 2 farklı kazanacağı yönünde…

Beşiktaş bu sezona geçen yıllara nazaran oldukça iyi bir başlangıç yaptı. En önemli eksikleri olan savunma tandemi sorununu da Zapotocny ve Sivok’u alarak sona erdirmiş gibi göründüler. Beşiktaş’ın rakibi Metalist Kharkiv adı duyulmamış bir takım. Ama yanıltmasın, hiç de boş bir takım değiller. Everton’a ecel terleri döktürdükleri eşleşmeyi bazılarınız hatırlıyordur. Lucescu’nun yaptığı açıklamalar da tehlikeyi destekler nitelikte. Doğu Avrupa takımlarının ortak özelliği olan kontra atak konusunda da oldukça iyiler. Beşiktaş gol atmaya gideyim derken gol de yiyebilir. Son maçlarda Beşiktaş’ın sergilediği başarılı savunma performansının güven verdiği de bir gerçek. Maç hakkındaki tahminime gelince, 1-0’lık veya 2-0’lık bir Beşiktaş galibiyeti bekliyorum.


Kupa şampiyonumuzun rakibi oldukça ünlü bir takım olan Paris Saint-Germain. Tabi eski PSG değiller. Geçen yıl düşmekten son anda kurtuldular ve kupa performansı sayesinde UEFA Kupası’na katılma hakkı kazandılar. PSG diğer sezonlara nazaran bu sezona oldukça iyi başladı: 5 maçta 10 puan. Giuly, Makelele, Rothen ve Kezman gibi kariyerli oyunculara da sahipler. Aldıkları 10 puana rağmen hücumda verimlilik açısından büyük sıkıntı çektikleri de kesin. Oynadıkları beş maçın biri 1-1 biterken, diğer maçları da 1-0’lık skorlarla sona erdi. Gerçi Kayserispor’un da aşağı kalır bir yanı yok. 3 maçta 5 puan, attıkları 1 gole karşılık hiç gol yemediler. Gökhan Ünal’ın gidişi ve Mehmet Topuz’un formsuz olması nedeniyle skor konusunda sorunlar yaşıyor Kayseri temsilcisi. Ama beklenenin aksine savunması geçen yıla göre çok daha güven verici. Bu veriler ışığında maçın 0-0 biteceğini düşünüyorum, bir gol olursa da PSG atar. 0-0 veya 0-1…

Avrupa kupalarında ülkemizi temsil eden tüm takımlarımıza yürekten başarılar…