Young Folks 2011: Hocayla Konuştum, “Bitirme Durumum Var” Dedim

Duke, Sr.
6′ 9″, SF
Medford, Oregon (1988)
Singler’ı anlatmaya başlarken lise yıllarına döneceğimi tahmin etmiştiniz değil mi? Dönmemek ne mümkün. Sene 2007… Alttan gümbür gümbür bir jenerasyon geliyor… Tepede O.J. Mayo. Hemen arkasından Kevin Love, Eric Gordon, Michael Beasley, Derrick Rose. 6. sırada da Kyle “The Sarı” Singler. İlk 10 sırada Singler hariç herkes one-and-done, yani kolejde bir sene kalıp erken profesyonel oldular. Singler’ın da tıpkı diğer 9 oyuncu gibi bir veya en fazla iki sene Duke’ta oynayıp drafta girmesi bekleniyordu. Duke antipatim yoktur bu arada, zaten Pacers olarak Duke’un profesyonel şubesi gibiyiz. Şudur budur derken, beklenenin tersi oldu ve Singler dört yıl kolejde kalarak diplomasını aldı, geçen sene NCAA şampiyonluğunu da kazandı ve bu sene büyük ihtimalle ilk turda seçilecek. Kolej kariyeri bana o kadar uzun geldi ki zaman zaman “Tıp mı okuyor bu çocuk” diye aklımdan geçmedi değil.

Bakın buradan konuyu nereye getireceğim… Her sene NBA draftının olduğu gün “Gunnin’ for That #1 Spot” isimli belgeseli izlemek rutinimin önemli bir parçasıdır. Youtube’da tamamı var bu arada, izlememiş olanlara ve bu işleri sevenlere mutlaka tavsiye ederim. Özellikle draft öncesi izlenirse havaya girmek için bire bir. Hele bir de Beastie Boys seviyorsanız, güzel anlar geçireceksiniz demektir. Hatta filmin yönetmeni de Beastie Boys’dan Adam Yauch. Telif melif uğraşmayız, temiz olur diye mi düşündü bilemiyorum ama müzikler filme cuk oturmuş.

Film şimdiden NBA’in önemli bir parçası olan 2007 sınıfının yıldızlarının Rucker Park’ta aralarında yaptığı bir maçın (Boost Mobile Elite 24 Hoops Classic) öncesini, sonrasını ve perde arkasını anlatıyor. Bu sınıfa sempati duymamın bir nedeni de bu belgeseldir. Singler da filmde tanıtılan 8 oyuncudan birisi ve demin de söylediğim gibi Sarı hariç diğerleri çoktan NBA oldular. Bu sene o da gidince 2012’de filmi biraz daha buruk izleyeceğiz…


Peki neydi bu 8 oyuncuyu (Tyreke, Bayless, Jennings, Greene, Beasley, Singler, Stephenson, Love) bir araya getiren? Tahmin edileceği gibi süper-über-mega yetenekli lise oyuncuları olmaları ve dolayısıyla multi-mega-ultra trilyoner olma şanslarının da bir hayli yüksek olması. Bu filmde yer alması bile Singler’ın liseden gelirken ne kadar yüksek profilli bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Arkasından 2008 NCAA sezonu başlıyor ve Singler’ı takip edenler açık artırmayı “Yeni Larry Bird” ile açıyorlar. 2008 NBA draft tarihi yaklaştığında ise ‘eksiklerim var, seneye Duke’a mutlaka döneceğim’ diyor ve déjà vu serisi başlıyor. Eksikleri göze batmaya başladıkça yorumlar şu şekli almaya başlıyor: “Bird değil de Mike Dunleavy… Mi acaba?” Eski bir Dukie olan Dunleavy ile pozisyonları, sizeları, stilleri benzerlikler gösteriyor ama saf yetenek olarak Dun Jr.’ın kolejdeki ilk senesinde Singler’ın ilk senesine göre çok daha ileride olduğunu unutmayalım. Warriors camiası bizi ancak sen kurtarırsın diyerek Junior’ın -yazılanlara bakılırsa- aklını çelmişti. Dunleavy hiçbir zaman üçüncü sıranın hakkını verecek bir oyuncu olamasa da sakatlık öncesi 19-5-3.5-1 yaptığı bir sezonu ve rakamların ötesinde Indiana’ya kazandırdığı birçok maç var. Singler’ın böyle buçuktan yıldız sayılabilecek bir sezonu olma ihtimali bana biraz uzak geliyor. Dunleavy Jr.’ın sakatlık sonrası gösterdiği performansa daha yakın bir NBA kariyeri bekliyorum. Benchten gelip 20-25 dakikada 8-10 sayı, 3-4 ribaund, 1-2 asist gibi rakamlar kimseyi şaşırtmaz.

2005 yılından bu yana -NBA draftını yakından takip etmeye başladığım sene bu- gözlemlediğim bir olay var: 2/3 numaraysan, güvenilir bir uzak mesafe şutun varsa ve çok bariz eksiklerin yoksa öyle veya böyle dakika buluyorsun. İstisnalar olsa da koçlar genelde “Elimde çok iyi bir atlet var” veya “Elimde çok iyi bir pasör var, faydalanayım” demiyor. Biraz takıma da bağlı ama oyuncu iyi şutörse ve başka işleri de az çok kotarabiliyorsa genelde süre buluyor. Yani demek istediğim, sırf bu yüzden Singler kısa vadede mesela bir Kawhi Leonard’dan daha fazla kendini gösterme şansı bulabilir.


Singler asla Chase Budinger seviyesinde bir atlet değil ama ortak bir noktaları var. Budinger seçilmeden önce amiyane tabirle tipten kaybediyordu. Oysa ki Budinger’ı yakından izleyenler onun gizli-sert bir oyuncu olduğunu biliyorlardı. Singler bu konuda Budinger’a benziyor. Tipine bakınca ensesine vurup lokmasını alabileceğiniz birisi gibi gözükse de, oyununun yumuşak olduğu doğru değil. O kanı biraz kalıplaşmış beyaz şutör önyargısından kaynaklanıyor. Peki eksileri neler? 3 numara için yavaş, bezdiren savunma karşısında zorlanıyor (iyi savunmacılara karşı 0/12 attığı maçlar var örneğin), yakın savunulduğunda şutu kolay bozuluyor, istikrarsız ve hala çok sık steps yapıyor.

Aşağıda birkaç gün önce yazdığım Tobias Harris’in kolejdeki ilk -ve tek- sezonuyla Singler’ın son sezonunu karşılaştırdım. Rakamların dışında fizik, atletik ve karakter yapısı olarak da birbirlerine oldukça yakınlar. İkisinin de bir üst seviyede savunma problemleri olacak, ikisi de tweener diyebileceğimiz oyuncular. Oyun bilgileri üst düzey. Şut konusunda Singler bir iki adım öne çıkar (trick shotlarını izlemediyseniz mutlaka izleyin). Faul çizgisine gitme konusunda ise Harris’in çok daha başarılı olduğu aşağıda net biçimde görünüyor. Atletizm ve ballhandlinge gelince, Singler’ı bir adım geride görmek mümkün. İş seçim konusuna geldiğindeyse Harris’in 4 yaş genç olması -birinci turun sonuna kalıp hazır oyuncu seçmek isteyen bir takıma denk gelmedikleri takdirde- Harris’i daha cazip kılıyor. Yalnız iki saattir konuşuyoruz bir kere bile Şişevski demedik…

7 thoughts on “Young Folks 2011: Hocayla Konuştum, “Bitirme Durumum Var” Dedim”

  1. abi yazacak bi yer bulamadım da ondan burdan yazıyorum, enes ve doğuş yazılarını görebilcek miyiz sizden? halihazırda yazmış olduğunuz varsa da söler misiniz?

  2. doğuş yazmayacağız, çünkü houston genel menajeri morey'nin twitter üzerinden yazdığı övgü dolu mesajlar dışında seçilebileceğine dair güçlü veriler yok.. muhtemelen avrupa'ya gelir, biraz hücum gücü katamadığı takdirde o seviyede de büyük sıkıntı çeker hatta..

    enes konusundaysa, burada öncelikle izlediğimiz oyuncuları yazmaya çalışıyoruz.. toplama görüntüler üzerinden yorum yapmanın sağlıksız olması bi yana, enes gibi yıllardır rekabetçi ortamda top tepmemiş bi oyuncu için bu daha da zor.. ancak hoop summit üzerine ben genel izlenimlerimi yazmıştım, o günden bu yana sahaya -gerçek anlamda- çıkmadığına göre o düşüncelerimin sabit olduğunu söyleyebiliriz.. belki karakter hususunda yeni veriler sunmuştur ama profil yazmaya gerek yok bunun için de..

    http://numaraiki.blogspot.com/2010/04/nike-hoop-summit-2010-next.html

    bi de fenerbahçe ülker'le şans bulduğu dönemde tbl.org.tr'ye yazdığım bi yazıda oyuncu özelliklerine değinmiştim ama zaten çok radikal şeyler söylememiştim o yazıda.. google yoluyla bulabilirsin belki..

  3. teşekkür ederim çok, blog tarihinde gördüğüm en güzel bi kaç blog'dan biri burası, devamını diliyorum :)

  4. abi youtube'da tamamı var demişin bulamadım bi türlü, 2-3 dakikalık trailer veya 1 dakikalık videolar var ancak.

  5. enfes yazı. huyum değildir, ama çok beğendiğimden dolayı özellikle takdir edeyim istedim.

    tobias harris'i tanımıyorum fakat bana göre serbest atışa gitmek konusunda çok da zayıf değil. yani oyun stilini düşünürsek fena sayılmaz. ellerinize sağlık tekrar.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *