Young Folks 2011: Darius MORRIS

Michigan, So.
6′ 5”, PG
Los Angeles, California (1991)

Geçen sezon Fox Sports’un maç seçimlerinin de yardımıyla en yakından takip ettiğim Big Ten takımı oldu belki de Michigan. Aynı dönemde elimde dolaştırdığım “When the Game Was Ours” vesilesiyle de okula olan sempatim biraz artmıştı. O güne kadar oldukça zengin bir basketbol kültürü oluşturmuş programın, Magic Johnson’ın şehrin yeşil yakasını seçmesiyle kaderinde vuku bulan büyük atma üzücüymüş bayağı. “I understand Wolverines. They’re not what you would call good guys but…”

İzlediğim ilk maçlarına kadar takımda ilgimi çeken ilk şey, bir reality show için bir araya getirilmiş gibi duran kadroydu elbette. Tim Hardaway Jr., Jordan Dumars, Jon Horford. Evet nüfus cüzdanlarının Baba Adı kısmında sırasıyla Tim, Joe ve Tito yazıyor. Sonuncusu aynı zamanda All-Star bir erkek kardeşe de sahip. (Oyuncu ajanı Mark Bartelstein’ın oğlu da kadrodaydı hatta. Serbest ajan…) Fakat çok net hatırlıyorum ki, ilk 10 dakikanın ardından gözlerimi büyük ölçüde topu taşıyan 4 numaraya çevirmiştim. Küçüklüğümden beri maçı oyun kurucu merkezli seyretmişimdir, yeni yeni bu alışkanlığımdan kurtulmaya çalışıyorum fakat bu öyle bir şey değildi. Henüz konferans içi fikstüre geçilmemişti ve karşılarındaki takım bir sürü beyaz adamdan kurulu ortalama bir Amerikan üniversitesiydi. Fakat damağı kuvvetli genel menajerlerin de ilk olarak dikkat ettiği intangibles hususunda bayağı nadir görülen bir profil duruyordu karşımızda. Devre arasında istatistiklerini araştırmak için Darius Morris yazdım, adı buydu… 24.3 dakika, 4.4 sayı, 2.6 asist, 1.6 top kaybı. Dahası 63% ile faul, 18% ile üçlük atması. O sezonun başında dakikalarını artırmış, birkaç sağlam performans da ortaya koymuştu ama bunlar çaylak sezonunun izlerini atmasına yetecek rakamlar değildi yine de. “Galiba bu sefer yanıldım” dedim -maç da 20 farka gitmişti- televizyonu kapadım. Fakat sezon başında katılacaklarına dair pek de ümit taşımadıkları NCAA turnuvasında seribaşı Duke’a kaybettikleri -Morris’in kaçırdığı yakın mesafe atışla sonlanan- maça kadar uzanan bir sezonluk macerada mutlu anlar yaşattı bana eleman. Hatta bracket hazırlarken Final-Four’a kadar çıkarmıştım onları. Tennessee’yi eleyen ve Duke’a son topta kaybeden bir takımdan bahsediyoruz, canları sağolsun. (Sayın Birand, el falan sallıyorum.) Morris de dakikalarını 34.8’e çekerken 15 sayı, 6.7 asist ve 2.9 top kaybıyla iyi bir oyun kurucu kağıdı verdi. Daha gelişmiş istatistiklere bakınca da çaktığı çok fazla kategori yok, ama anahtar nokta tekrarlamak gerekirse -Türkçe’ye aynı etkinlikte çevirmenin mümkün gözükmediği- intangibles kelimesinde gizli. Yani John Hollinger da, Cengiz Kahraman da geliştirmiş olsa istatistiklerin ancak bir yere kadar yardımı dokunur bu oyuncunun tavanını kestirmeye çalışırken.


Sonuç olarak ben bu adamın altına imzamı atıyorum ve ileride birçok takım için ilk beş oyun kurucusu olabileceğini iddia ediyorum.

Yok ya, bu kadar da basit değil. Neleri iyi yapar bu çocuk? Sen kim terbiyesiz oluyorsun da “Genel menajer olsam bu adamı lotaryadan aşağı düşürmezdim” diyorsun? Onlara işini öğretmek sana mı kaldı? Kalmadı. Ama ligde ‘topu paylaşayım’ gayesi taşıyan old-school oyun kurucu da kalmadı. Trendin farkındasınız, blogun en tepesine bakarsanız göreceğiniz topçu da Russell Westbrook. Oyun stilinden çok karakteriyle, yüreğiyle favori topçum oldu belki ama bayağı seksi basketbol oynadığı ortada. Derrick Rose… Aynı şekilde. Fakat bunlar gerçekten özel adamlar ve her sınıfta göze çarpan yeni nesil bir oyun kurucu mantalitesi çizen bu tipte 4-5 topçu bulsanız da birçoğunun kontratı bittiğinde Eurocup’a yolcu olacağını tahmin etmek zor değil. Belki bu sınıfta lotaryadaki yerini sağlamlaştırmış adamlar da buna dahil. Fakat Morris gibi adamlar diğerleri kadar parıltılı top oynamasalar da hala bir NBA veteranı kariyerine sahip olmaları daha yüksek ihtimal. Belki 22-23 civarında seyreden kullanım oranı* benim tezimi pek desteklemeyecek. (Penn State’te kaç yıldır tek başına oynayan Talor Battle bile 24.2 yapabilmiş.) Fakat her zaman yanındakilerin pozisyonunu kollayan bir adam Morris. İstikbalini parlak gördüğüm gençlerden Hardaway Jr. da kolej kariyerinin devamında onun özlemini derinden yaşayabilir. Sonuçta Jordan Morgan’ı bile topçu gibi göstermiş bir adam bahse konu olan.

* Usage Rate = {[FGA + (FTA x 0.44) + (Ast x 0.33) + TO] x 40 x League Pace} / (Minutes x Team Pace)

Ölçümlere bakmaya bile gerek yok, karşımızda fizikli bir oyun kurucu var. Aslında Westbrook ya da Rose olmanız genetik olarak mümkün değilse, iyi bir fiziğe sahip olmayı umarsınız oyun kurucu olarak. Zira bundan 4-5 sene önce daha revaçta olsa da, hala Deron Williams ve Chauncey Billups’ın yarattıkları fizikli oyun kurucu trenine yeni vagonlar ekleniyor. Belki Kyle Lowry bir yenisi. (Onu da çok severim…) Oyununun en gelişmeye ihtiyaç duyan yanı şutları olan bir adam için önemli bir özellik. Bu sınıfta 6-5 üzerinde oyun kurucu yok, NBA’de de çok fazla sayılmazlar. Aynı zamanda Jimmer Fredette gibi ağır çekimde de oynamıyor basketbolu, testler sonucunda 3/4 sahayı 3.2 saniyede katetmesi de hiç fena değil. Aslında atletik olarak tek büyük sıkıntısı lateral çabukluğu olacak ki savunmada bir baş ağrısı yaratabilir. Bunu kompanse edebileceği alan elbette ki yine fiziği. Sadece ikinci senesini geride bıraktı ama omuzları falan NBA yeterliği gösteriyor şimdiden. Ortalama üstü bir savunmacıya dönüşmesi beni şaşırtmaz, zira oyunun hücum alanını olduğu kadar burayı da yoğun oynuyor ve dikkat aralığı çok küçük değil.


Kötü yanı bahsettiğim gibi şutu, sadece savunmacısını çembere kadar sürükledikten sonra bitirdiği turnikeler üzerinden sayı bulabiliyor. Bazen floaterlar da çıkarabiliyor, pull-up jumper tam olarak portföyünde yok. Fakat gerek kombine sonrası, gerekse de bazı takımlarla çıktığı workoutlarda yapılan röportajlarda söyledikleriyle oyununun gelişim alanlarının farkında olduğunu gösteriyor. Hatta sanırım iyi dış şut attığı workoutlar da geçirmiş. Mekaniği falan son bıraktığımda bayağı kötüydü, herhangi bir workoutundan düşmüş bir videoya da ulaşamadım fakat kötü çaylak sezonundan sonra geçtiğimiz sezonun belki tüm ABD çapında en çok gelişme gösteren oyuncusundan bahsediyoruz. Oyununun bazı bölgelerinde dramatik sıçramalar yaşaması çok şaşırtıcı olmamalı. Örneğin soluna hala iyi penetre edemiyor, genelde sağına vurup geçme eğiliminde bu yüzden. Zaten etkileyici bir ilk adımdan yoksunken burada da zayıf kalırsa, skor konusunda büyük kabızlık çekecek… Bir de lakabı değiştirmeli, D-Mo ne ya?

Gözlemciler ve çevresindekilerin birçoğu üçüncü sezonu için Michigan’a dönmesini ve iyi bir patlama sezonunu takip eden etkileyici bir sezon sonrası şansını denemesini tavsiye ediyorlardı. Böylece lotarya için adı geçebilirdi. Fakat nabız yokladı ve bu sene okula geri dönüş kararı almış bir sürü baba prospect rekabete dahil olduktan sonra değil, hemen şimdi drafte girme kararı aldı. Kendisinden hemen katkı koymasını beklemeyecek, ancak belki sezonun bir bölümünden sonra en azından 15-16 dakika süreler verebilecek bir takımda yakışıklı bir çaylak sezonu geçirebilir. Şut atamayan iyi bir dağıtıcı. Skorunu penetre üzerinden buluyor, ortalama üstü bir savunmacı kumaşında. Oyuncuyu hiç izlemediyseniz bile bu tanımlarla size Andre Miller’ı hatırlatabilir. İzleyince de durum pek değişmiyor. Zaten ortaya atılan en popüler comparison da bu yönde. Olur da kontratında son sezonunu yaşayacak Miller’ın yanına gidecek olursa güzel bir mentörlük hizmeti alması da mümkün olabilir. 20. sıra çok da ihtimal dışı değil. Belki bu seneliğine Miller’ı genç bir Miller ile yedeklemek çok verimli olmayabilir Portland adına. Fakat tutarsa da yaşı geçkin Miller ile yenilememek için güzel bir bahane olur. Patty Mills gibi at hırsızlarından yeğdir zaten her halükarda… Mike D’Antoni altında oynarken şut sokamaması sorun olacaktır ama New York ile çıktığı antrenmanlarda Fredette’in kafasına kafasına vurduğu haberlerini de düşünürsek adres orası da olabilir. Bibibibillups da çıraklık dönemini yanında geçirmek isteyeceğin bir usta kesinlikle.

“Some guys get thrown into the fire in their first year, others get time to develop. I’m ready for whatever comes my way. I’ve put in the work. I’m prepared. I can’t wait for my name to be called.”


Kyrie Irving, Brandon Knight ve Kemba Walker’dan sonra gelen oyun kurucusu benim adıma bu sınıfın. Hatta bunların oyun yapısını düşünecek olursak tek oyun kurucu gibi oyun kurucusu. Reggie Jackson geçen sene kalp problemlerinden önce dahi kimsenin ilk tura layık görmediği Mikhail Torrance’ten iyi oyuncu değil bence mesela. Los Angeles çocuğu olduğunu da çok sonraları öğrenmiş olmama rağmen bu kadar yüksekten uçuyorum. (Miller ile benzerlikler burada devam ediyor. Liseyi birisi Verbum Dei’de, diğeri Windward’da okumuş. Araları 25 kilometreymiş.) Zaten bunun üzerine UCLA’in son Larry Drew II transferini de düşünüp bir sigara yaktım. Gel be sarı…

Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel: Andre Miller, Eric Snow, Chris Duhon
Tepegöz: 15-20

Not: Grafikte bu sefer benzettiğim bir NBA oyuncusuyla karşılaşmaya gitmedim. Zaten Miller’ın kolej yıllarında istatistiklerin güvenilirliği batug.com turnuvalarındakine eşdeğerdi. Bu kıyaslama Nolan Smith, Shelvin Mack, Kalin Lucas gibi kolej yıldızlarının NBA konjonktüründe nasıl olup da bu adamın ya da Jackson gibilerinin gerisinde kaldığını anlamak isteyenlere. (Renkler çok yardımcı olmaz, üzerinde gezdir! Gece gece tehlikeli laflar…)

1 thought on “Young Folks 2011: Darius MORRIS”

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *