Nani Comes off for Sir Ryan Giggs


Tony Pulis oyun mantalitesi üzerinden çok sık eleştirilen bir menajer. Arsene Wenger’in bir basın toplantısında çok fazla yüklendiğini biliyoruz geçen sezon. Gerçekten de takımı büyük maçlarda sahaya 6-3-1 formasyonuyla çıkaran, o ortadaki üçlüyü de fizik gücü yüksek isimlerden seçen bir adam Pulis. Ve bu açıdan seyir zevki bekleyen taraftarla ciddi problemler yaşaması da çok şaşırtıcı değil. Ben geçen sezonki kadro yapısını da düşünerek, Wenger’in olumsuz açıklamalarını haksız ve aynı zamanda derinliksiz bulmuştum açıkçası. Takımının o mütevazı kadrosuyla ligde tutunabilmesi, ancak ve ancak Pulis’in bu yaratıcılıktan yoksun fakat bir o kadar da sağlam orta saha kurgusuyla mümkün olabilir gibi geliyordu.


Fakat oyuncuları izledikçe ve Sunderland’den aşina olduğumuz birkaçı dışında diğerlerinin de hücumdaki numaralarını gördükçe Pulis’in yaptığı biraz daha kolaycılık temeline oturmuş bir hareket gibi görünmeye başladı. Bu tip takımlar ilk yıllarında sürpriz yerlerden sürpriz puanlar çıkarıp sükse yapsalar da, çıkışlarının uzun vadeye yayılması çok sık rastlanan bir durum değildir. Pulis’in takımını da böyle bir tehlike beklediğini söylememiz çok yanlış olmayacaktır. Daha şimdiden belirginleşmiş düşme adaylarının olduğu bu sezonda ligden düşeceklerini pek sanmıyorum, fakat Chelsea ve Manchester United karşısında izleme fırsatı bulduğum Stoke City bu menajerle çok uzun soluklu bir Premier League yolculuğu vadetmekten uzaktı. Tabi kendi seviyelerindeki takımlara karşı daha farklı bir yapıda göreceğiz mutlaka Tuncay Şanlı’nın takımını. Fakat bugün ilk yarı boyunca kalesi önüne yukarıdaki otobüsü park etmiş gibi görünen takımın bu bakış açısıyla baş altı takımlardan da puan çalması çok kolay gözükmüyor. Tuncay’ın ilk sezonundaki Middlesbrough gibi bu sezon ‘idare eder’ bir performans bekliyorum, ancak bazı radikal değişiklikler gerekmiyor değil. Pulis’e olan saygıma rağmen, Robert Huth gibi bir adamı sağ bek olarak değerlendirmek çağdaş futbola ne kadar uygundur tartışılması lazım en basitinden.


Bugün Nani çıldırttı, fakat o bitirim ikiliye çok fazla bulaşma derdinde değilim. Artık forumlarda ve tribünlerde bir klasik halini almış “For Fuck’s sake, Nani” söyleminin hakkını veren birçok pozisyon yaşattı bizlere ekran karşısında. Onun yerine giren adamın 20 dakika içinde maçı alması da durumu daha dramatik bir hale getiriyor ve taraftarın psikolojisine de pek yardımcı olmuyordu açıkçası. Sağ tarafta Luis Antonio Valencia hala beklediğimiz bir eleman, fakat Nani’nin aksine o, yaratıcılık noktasında da sınıfta kalıyor. Nani topu alıyor, bir adama birkaç kez çalım atıp topu geveledikten sonra gerçekten güzel bir şey ortaya çıkarmış gibi oluyor arada sırada. Fakat bunun üzerine verilebilecek en yanlış kararı veriyor ve çileden çıkarıyor. Bu final paslarını doğru kullanma yetisi kimilerine göre öğretilebilecek bir şey. Fakat futbolcunun da öğrenme konusunda bir ışık göstermesi gerekmiyor mu? Ben Nani’de bunu göremedim bugüne kadar, aynı durum Anderson için de geçerli yine bana göre. Valencia takımda çok yeni olduğundan ve bunun yanında yıllardır makine düzeninde işleyen bir orta sahaya dahil olma gibi zor bir görevle karşı karşıya olduğundan onu benzer eleştirilerin odağı haline getirmek haksızlık olacaktır. Fakat Sir Alex Ferguson’ın son Beşiktaş ve Stoke City maçlarına ilk onbirde başlatarak -hatta Nani, Carling Cup mücadelesinde de sahadaydı- statülerini az çok gösterdiği bu iki kanat oyuncumuzun pek Manchester United seviyesinde olduğuna inanmıyorum. Elde yaratıcılık anlamında Nani gibi bir başkasını bulundurmuyor olmamız, şu an için Fergie’yi en azından belli maçlar için Nani’ye muhtaç kılıyor. Fakat birçok kişinin hala ümit ettiği gibi bir Cristiano Ronaldo falan olamayacak bu çocuk, benzerlikler aramayı bırakalım.


Darren Fletcher ve Paul Scholes ilk yarının en etkili isimleriydi, bunda rakibi karşılamak ve mümkünse bozmak dışında bir misyonu olmayan Stoke orta sahasının da payı vardır tabi. Yalnız Scholes oynadığı son iki lig maçında da iyi performans gösterirken kırmızı kart tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Onun yatarak müdahalelerdeki zamanlama hataları alıştığımız bir manzara, fakat yaşı ilerledikçe ayaklarını kontrol etmesi ve bu hareketlerden kaçınması daha zorlaşıyor. Yine de Michael Carrick’in bu kadar formsuz olduğu bir sezonda her katkısı değerlidir. Patrice Evra pancar motoru gibi, maşallah! Bu sezonun en istikrarlı iki adamından biri Fletch ile birlikte, nazar değmesin.


Maçtaki en komik an, takımın gol atmak için 17 milyon pounda transfer ettiği kanat oyuncusunu çıkarıp, 36 yaşındaki yedeğini sahaya sürmesi gerektiğinin bilincine vardığımız andı. Trajikomik oldu o biraz elbette. Bunun dışında da hakem dört dakikalık uzatma gösterdiğinde, deplasmana gelmiş United taraftarının geçen haftaki derbiye gönderme yaparak “Sort it out Fergie, Fergie sort it out” ve “We want Fergie-time” tezahüratlarına başlamasıydı. Sir de saatini göstererek espriye ortak oldu.

Üniversite de başlıyor yarın. Eskisi kadar güncellenmez buralar, ama yine de fazla boşlamayız sanırım. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatı olmuş zaten basbayağı, 500 yazıyı geride bırakmıştık en son. Hayırlısı…

Andrei Arshavin – Liverpool’a 4. golden sonra
Paint Çok Pro – Vadi’de 4. yıldan sonra

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *