YF 2011 Blog #5: The Outsiders


Aslında bu sınıftaki esaslı sleeper adaylarımın bir kısmını (Tyler Honeycutt ve Darius Morris) burada detaylı bir şekilde ele almıştım, bazılarını da (sağlıklı bir Reggie Jackson ve Nikola Mirotic) hazırladığım mock draft kapsamında bir dalavere yapıp hak ettikleri sıralardan seçtirdim. Bir sınıfın kalitesini belirleyebilecek parametrelerden olan 20-40 aralığındaki -bir başka deyişle draftin omurgasındaki- yetenek seviyesine baktığımızda, bu açıdan da çok tatminkar bir sınıfla karşı karşıya olmadığımızı görüyoruz. Zira son çekilmeler yaşanmasaydı, şimdi lotaryadan gidecek elemanların bir kısmı burayı zenginleştiriyor olacaktı. Ancak yine de birkaç yıl sonra tatlı sürprizler haline geldiğini görebileceğimizi tahmin ettiğim yakışıklı topçular var. Aşağıda 10 tane ismi sıralayacağım, ancak bunlarda tam isabet yapmayacağımın ben de farkındayım. Muhtemelen bazılarını şu anda genel menajerlerden uzaklaştıran birtakım özellikleri onlara yolculuklarının daha hemen başında engel olacaktır. Diğerleri de hiçbir zaman lotarya seçimlerinin bulduğu fırsatları bulamayacak, kariyerlerini ‘acaba’ soruları eşliğinde bambaşka yerlerde sürdürecektir. Yine de bir şansımızı deneyelim…

Malcolm LEE
UCLA, Jr.
6′ 5”, SG
Riverside, California (1990)

Listeye UCLA kontenjanından girmedi, hemen yargılamayın. Zira son üç sezonda en çok küfrettiğim topçular listesinde, Nikola Dragovic ve Jerime Anderson’ın hemen arkasında gelirdi. Lee-Anderson kombinasyonu benim için Manchester United’daki Nani-Anderson ikilisi kadar acı verici olabilirdi. Ancak son sene özellikle savunma alanında potansiyelinin üst seviyelerini zorlamasıyla takdirimi kazandı. Son yıllarda Ben Howland’ın sisteminden çıkmış hemen hemen tüm kanat oyuncuları, kolejde ışığını vermedikleri NBA kariyerlerine haiz oldular. Burada istisna olabilecek iki adam da soluğu Türkiye’de aldı ve birisi geçen sezonu ligin sayı kralı olarak tamamlayıp, transfer olduğu takımla final oynadı. (Michael Roll ve Josh Shipp’ten bahsediyorum.)

Aslında Lee’nin oyununun en çok o istisnalardan biri olan Shipp’e benzediğini kabul etmeliyiz. Acayip bir atlet. 6′ 10” kanat açıklığına, pozisyonunda pek sık görülmeyen bir üst yapıya ve yine tatmin edici bir hıza sahip. Shipp’in aksine NBA için yeterli olabilecek bir hücum kumaşına da sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ona oranla eksik olan yanıysa doğru karar verme yetisi -ki küfürler de tam olarak bu noktada devreye giriyor. Fakat özellikle son dönemde Howland’ın kendisini oyun kurucu bölgesinde değerlendirmeye başlamasıyla birlikte orada da bir gelişim sağladığını gördük. Son dönemde baş gösteren kolej oyunuyla dikkatleri çekemeyip, NBA’de başarılı rotasyon parçalarına dönüşen UCLA oyuncuları trendini Honeycutt ile birlikte devam ettirebilirler. Hatta Lee oyun kuruculuk yetenekleri konusunda genel menajerleri ikna edebilirse farklı senaryolar da izleyebiliriz.

Buradaki kör nokta ise zeka gelişimi konusunda bu yaştaki adamlar için bilimin çaresizliği. Daha istikrarlı bir jump shot da şart, ancak geçen ayki workoutlarda bu konuda da ışık vermiş. Geçen sene Partizan’da oynamış bir Avrupalı olsa, bu sınıfta muhtemelen ilk tura kapağı atardı.

Chandler PARSONS
Florida, Sr.
6′ 10”, SF
Winter Park, Florida (1988)

Lee hakkında yazdıktan sonra Parsons’a geçişi çok hızlı yapmamak gerekiyor, ben de nefeslenmek için mutfağa uğrayıp kahve yaptım. Gece uzun… Özel zevklerinin başında hiç harcı olmayan şutlara kalkışmak gelen Lee’nin aksine, Parsons basketbol zekası yüksek bir çocuk ve genelde doğru kararları veriyor. Ancak Florida kampüsüne 2007 yazında adım atan ve o dönemin en parlak öğrencisi olan Parsons’ın buna rağmen en kritik anları savunmacısının gölgesinde geçirmesi, gelen şutları kullanmaya cesaret edememesi, kısacası sezonun karar verici anlarında istikrarlı olarak sırra kadem basması en büyük çekince noktası.

Önünüzdeki malzemeye baktığınızda 6-10 boyunda, averajın hayli üstünde bir atlet görüyorsunuz. Belki de bu kısa forvet sınıfında ancak Jan Vesely’nin rekabet edebileceği bir fizik… Yukarıda değindiğimiz basketbol zekasına, ortalama üstü bir saha görüşünü ve gelişkin bir pas yeteneğini ekleyin. Göz ardı edilmeyecek bir point-forward hamuruna sahip. Şutu çok kötü sayılmaz, NBA üçlüğüne adaptasyon gösterme konusunda da son aylarda önemli mesafe katettiği yazılıyor.

Video: Chandler Parsons – Pre-Draft Workout

Lige facilitator etiketiyle gelen yeni beyaz kısa forvetler için popüler bir referans noktasıdır Mike Dunleavy Jr. bildiğiniz gibi. Memur ailesine Dunleavy Jr. olmaya en yakın isim o belki, fakat bu gece o oyuncu profilinin ilk tura soktuğu tek adam Kyle Singler olacakmış gibi gözüküyor. Nedeniyse basit, yukarıdaki videoda söylediğinin aksine Parsons’ın kolej kariyeri boyunca hiçbir zaman bir winner olamaması. Burada Florida’nın dönemsel başarısızlığından çok, Parsons’ın rekabetçi düzeyde spor yapan bir atletin sahip olması gereken güdüleri fıtratında bulundurmamasını kastediyorum. Yine de Sedat Koç’la da konuştuk, bu çocuğu Los Angeles’a istiyoruz.

E’Twaun MOORE
Purdue, Sr.
6′ 4”, SG
East Chicago, Indianapolis (1989)

İlk izlediğim dönemlerde bana Ben Gordon’ın oyununu anımsatmıştı. Bahsettiğim dönemler, açık ara en kötü yüzdeyle şut attığı sophomore sezonuna denk gelmesine rağmen. Daha sonra Gordon’a bahşedilen atletik meziyetlerden yoksun olduğunu fark ettim. Fakat bu defoyla yaşamayı öğrendi, her gün daha iyi şut atmaya ve menzilini daha dışarı çekmeye başladı. İlk adımı da belki Gordon ile kıyaslanabilecek düzeyde değildi, ancak Big Ten gibi rekabetçi bir konferansta işini görmeye yetiyordu. Senior sezonunda en son rastladığımda Ohio State potasına 38 sayı bırakıyordu, 7/10 üçlük sokarak. Bu kadar yukarıda bıraktığım son prospect Jack McClinton idi galiba, Türkiye’de bile olduramadı eleman. Ama onun oyununun bir üst seviye için daha fazla kapatılamayacak handikap taşıdığını düşünüyordum, yanıldığım söylenemez. Gözlemciler bu çocuğu undersized olduğu ve tek yönlü bir hücumu aşamadığı için hor görüyorlar. Fakat iyi yaptığı işi bu alanın en iyilerinden biri olabilecek düzeyde yaptığını hesaba katmıyorlar. Son dönemde onları yanıltan benzer profilde isimler arasında Wesley Matthews ve Gary Neal gibi örnekler var. Özel örnekler… Moore’u bu zincirin son halkası yapacak özellik ne?

Parsons sonrası sağlam bir kontrast yaratacak bir kez daha fakat Moore’u tanımlayacak ilk kelime şu: Winner. Can Birand’ın Shelvin Mack için yazdıkları da hafızamızda henüz tazeyken, bu listede yer bulanın nasıl o değil de Purdue ile en çok Sweet Sixteen’e kadar gidebilmiş Moore olduğunu sorgulayabilirsiniz. Fakat dört senelik kolej kariyeri sonunda, Glenn Robinson’ın 1994 yılında top pick olmasıyla noktalanan Purdue günlerinin önüne geçen bir galibiyet yüzdesi elde ettiklerini görmek çok zor değil. 2009’da Big Ten turnuvasında şampiyon olan, 2010’da ise güçlü konferansı kazanarak bir adım ileri giden takımın Robbie Hummel üst üste iki sene ACL yırtmamış olsaydı meydanı yine Butler’a bırakıp bırakmayacağını da sorgulamalısınız. Bu takımda dört yıllık kader ortağı JaJuan Johnson dışındaki tek elle tutulur yardımcısının yokluğunda bile kolay kolay pes etmediğini ve gerçek bir lider karakteri çizdiğini gördük E’Twaun’un her yeni maçta…

Masaya koyduğu elit dış şutörlüğünün yanında (son senesinde %40 ile üçlük attı) hiçbir temel departmanda çok zayıf değil. Vücuduna biraz daha kütle katsa hiç fena olmaz, ama bu haliyle de ortalamanın üstünde savunmacı. Klasik bir oyun kurucu olarak görev yapması kolay değil, ama iş zora girince oradan süre kapabilir. Bu draftte rakipleri olan diğer şutör guardların hepsinden daha fazla sorumluluk aldı geçen sezonki Purdue takımında Moore, maç başına 17.6 top kullanmış. Fakat topa bu kadar hükmeden bir 2 numara olarak, en düşük top kaybı oranıyla (yalnızca %9.2) bu sınıfta yine zirveye çıkıyor. (Oyun kurucu dakikaları için önemli kriter.) Kullandığı top başına bulduğu 1.0 sayı da yine sınıfının en iyisi -ki bunun da kullanılan top sayısıyla ters orantılı salınması beklenebilirdi.

Rakamlar güzel, bunun yanında buraya yansıması beklenmeyecek intangibles konusunda da kesinlikle hiçbir soru işareti yok. NBA atletizminden yoksun olduğunu söyleyerek kestirip atmak bence çok adil değil. Zira bu dekatlon gibi bir şey değil. Sporcular sırayla belli yarışmalardan puanlar toplayıp ilerlemiyor mesela. O yüzden çembere kolunu sokabilecek bir atletizmin yokluğunda da oyunun temel amacına hizmet edecek şekilde yarar sağlayabiliyorsan iş bulursun.


İkinci turdan gittiğinde birçok genel menajer için pişmanlık sebebi olabileceğini düşündüğüm dört isim daha var.

Norris Cole – Cleveland State, Sr. – 6′ 2”, PG

Charles Jenkins – Hofstra, Sr. – 6′ 3”, PG/SG

Jordan Williams – Maryland, So. – 6′ 9”, C

David Lighty – Ohio State, Sr. – 6′ 7”, SG

Bu aşağıdakiler de oyunlarının bir kısmını NBA basketboluna tercüme etme konusunda sıkıntı yaşaması muhtemel, “Bari benim buradaki takımıma gelsin” dedirten topçular. İstanbulspor yönetimine raporu sunacağım, o yüzden piyasalarını pek de yükseltmek istemiyorum.

Keith Benson – Oakland, Sr. – 6′ 11”, C

Brad Wanamaker – Pittsburgh, Sr. – 6′ 3”, PG

Andrew Goudelock – College of Charleston, Sr. – 6′ 3”, PG

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *