We All Hate Leeds Scum


Times maç öncesinde kırmızı boya kullanmayı reddeden bir dekoratörü koymuş yazıda girizgah bölümüne, Manchester United-Leeds United rekabetinin son otuz yıllık bölümünü mercek altına almış. Şuradaki tabloyu da sonuna iliştirmiş ve rekabette Leeds’in tepe noktasına ulaştığı dönemlerden bir kesitle bitirmiş, 2000 yılının başına ait bir puan durumuyla olayı daha çarpıcı hale getirmiş:

Premier League – 1 Ocak 2000

1 Leeds United 20 maç, 44 puan
2 Manchester United 19 maç, 43 puan
3 Arsenal 20 maç, 39 puan
4 Sunderland 20 maç, 38 puan
5 Liverpool 20 maç, 37 puan


Liverpool’u özellikle aldım… Neyse, habere ilk denk geldiğimde pek samimi bulmamıştım açıkçası. Amaç açık biçimde “Bir İlhan İrem vardı, ne oldu ona” sorusunu gündeme getirerek gazeteyi okutmak olmasına rağmen, bu West Ham-Millwall boyutlarında falan olmayan rekabetten de ekmek yeme ihtimalini yok saymamıştı Times. Gerçekten de büyük bir rekabet var ama, Elland Road’da oynanacak bir ikinci maç söz konusu olsa bunu daha net görebilirdik muhtemelen. Old Trafford’daki tiyatro seyircisinin yerini deplasmana giden gerçek taraftar alacaktı ve hoş karşılanmayacağı aşikardı bu taraftarın böyle bir durumda… Yine de eski bir tanıdığı görmenin verdiği duygular, uzun zamandır karşılaşılmayan Leeds’e ağır bir ders verilmesi yönünde hezeyana yol açmıştı. Rekabeti tadanların içinden bir beraberlik ve Elland Road’da küçük düşürücü bir galibiyet geçiyordu. Carling Cup yarı finalinde şehrin diğer takımı Manchester City ile bir maç bekliyordu onları, fakat Sir Alex Ferguson’ın maç öncesinde belirttiği gibi bir Leeds maçı söz konusuysa öncesi ve sonrası teferruattan fazlasını ifade etmiyordu… Zaten Carling Cup’ta yıllardır daha genç oyuncularla mücadele etmeyi prensip haline getirmiş bir menajerdi Ferguson ve hafta içinde bizi bekleyen de gayet alternatif bir kadro olacaktı.


Leeds karşısında ilk açıklanan kadro da bunun göstergesiydi. Sadece kanatlardaki Welbeck-Obertan ikilisinin biraz sırıttığını söyleyebiliriz. Aslında göbekteki Gibson-Anderson tandemi de birçok taraftarı memnun etmekten uzaktı. Zira istenen bu rekabetin bilincinde olan veteranlarla sahaya çıkmaktı, bu anlamda Ryan Giggs ve Paul Scholes’un kenarda oturması endişeye sebep oldu haliyle. Sir Bobby Charlton’ın karısına çay bardaklarının atıldığı, sahaya giren taraftarların Fergie’nin yardımcılarından Eric Harrison’a saldırdığı dönemleri hatırlayan az isim vardı kadroda. Bunlardan biri olan Gary Neville formayı almıştı sağ bekte, sol bekte de sakatlıktan döndükten sonra yeteri kadar forma şansı bulamamış yetenekli çocuk Fabio da Silva doğru seçimdi. Patrice Evra’nın bu yoğun maç temposunda Darren Fletcher ile birlikte en çok yıpranmış isim olduğunu hesaba katarsak. Sakatlıktan sonraki ilk maçında Jonny Evans, Nemanja Vidic ile defansın göbeğini oluşturacak gibi görüyordu. Fakat son dakika değişikliğiyle Wes Brown’ı gördük orada Vida’nın ısınırken sakatlanması sebebiyle. Rooney-Berbatov ikilisi forvette güven veriyordu, kaledeki Tomasz Kuszczak ile birlikte idealden çok uzak olmayan bir kadro, klasik rotasyon içerisinde bir lig maçı kadar değer gördüğünü gösteriyordu bu maçın…


Maç başladığında perde önüne çıkan ilk zafiyet, savunma ikilisi arasında kurulamayan iletişim gibi gözüküyordu. Bir de forvette Dimitar Berbatov’un Old Trafford’daki ilk gününden bu yana süregelen huysuzluğu can sıkıcı boyutlardaydı. Danny Welbeck’in gayet iyi ortasına koşmak yerine her zamanki gibi şikayet etmeyi tercih etti Bulgar. Derken savunmadaki o iletişimsizlik hali bir anda orta sahada yakalanan Evans sebebiyle rakip santrforla baş başa kalan yavaş oğlu yavaş bir Brown görmemize sebep oldu. Hafta boyunca Leeds’in en büyük kozu olarak yazılıp çizilen Jermaine Beckford topu ağlara yolluyordu ve günün kahramanı olduğu bu maçın ardından Chris Hughton’dan iyi bir teklif de alacaktı. Bu sene iyi gözüküyor Newcastle United, fakat genç bir yetenek için en doğru adres olmayabilir St. James’ Park. Golde savunma ikilimiz dışında olabilecek en kontrolsüz ve mantıksız çıkışla topu kaleye buyur eden PIG’e de bir selam göndermemiz lazım. Topu kaybeden kimdi hatırlamıyorum, fakat Welbeck olması kuvvetle muhtemel. Yine de her açık oyuncusu gibi top kaptırmaya hakkı var Welbeck’in de, sorun gerisindekilerin buna hiç hazırlığı olmamasıydı…


Bu dakikadan sonra Leeds savunmacıları oyunu çok iyi tuttular. Bizim ilk karakter gösteren isim olmasını beklediğimiz Neville futbol ile ilgili her şeyi unutmuşa benziyordu. İş yine ortaokul çocuklarıyla maç yapıyor olsa bile bunu ölüm-kalım meselesine dönüştürebilecek 10 numaraya kalıyordu. Wayne Rooney de maçın şanssız isimlerindendi fakat. Bazen de beceriksizdi belki ama partnerlerine bakınca böyle bir beceriksizi sahada görmeyi tercih ederim her zaman… Girenlerden Antonio Valencia en olumlu futbolu oynayan isimdi maç boyunca, Gabriel Obertan’ın sürekli top kayıplarıyla takımı sabote ettiği bir günde daha önce başvurulması gereken bir isimdi Ekvadorlu. Son dakikalarda Valencia’nın sürüklediği hücumlarda, Rooney, Fabio ve Scouser’ın kaçırdığı pozisyonlar var. Önümüze bakmak lazım…


Ferguson için kötü olmuştur tabi. Daha önce basına anlattığı bir hikayesi vardır, Leeds’te stadın çevresinde ışığa takılıyor Fergie. Günün de tekinsiz saatleri sanırım, o arada arabanın içindekini gören biri parmağıyla işaret ederek “Ferguson!” diye bağırıyor ve Sir’ün tahminine göre çetenin diğer elemanlarını çağırıyor. Neyse ki yeşil yanıyor ve Ferguson tam gazla yoluna devam ediyor. O anı hayatının en korkutucu anlarından biri olarak nitelendirmesi Sir’e pek yakışmamıştı tabi ama Leeds’teki United nefretini göstermek için verilen bir örnektir.


Mağlubiyet kötü bir mağlubiyet ve kanattaki iki çocuğun Sir’ü ikinci kez hayal kırıklığına uğrattığını söyleyebiliriz Beşiktaş maçının ardından. Yine de çok büyütmemek gerek ve açıkçası Chelsea’nin farklı elediği Watford’un bir üst ligde olmasına rağmen daha iyi bir takım olduğunu düşünmüyorum Leeds United’dan. Southampton, Charlton, Norwich gibi büyük kulüpler ve aşağıda da MK Dons gibi birkaç sağlam kadro var üçüncü kümede ve Coca-Cola League 1 puan tablosuna baktığınızda Leeds’in bu takımları nasıl domine ettiğini görebilirsiniz. Fakat bana Bursaspor’u andırdılar gayet. Ivan Ergic, Tomas Zapotocny ve Dimitar Ivankov gibi birkaç güzel adam dışında çok antipatik geliyorlar. Golü yediğimiz adam Sercan Yıldırım, sağ bekte her hakem kararına deli gibi itiraz eden Jason Crowe da bir Ali Tandoğan klonu gibi geldi…


Bu arada maçta en çok rahatsız eden konu da Arap şeyhlerinin, fotoğraf makinesi elinde Uzakdoğulu çocukların doldurduğu United koltuklarının yanında haliyle doksan dakika boyunca şov yapan 9 bin Leeds taraftarıydı. Gerçek United taraftarının Old Trafford’a, gerçek Lakers taraftarının da Staples Center’a girmesi lazım bir an önce.

2 thoughts on “We All Hate Leeds Scum”

  1. oğlum, ali tandoğan beşiktaş'tayken de ben kendisine gayet gıcık olurdum ki.. bu bursaspor'un ayıbı değil, sadece kötü bi oyuncu grubu yakalamışsınız zamanla düzelir.. yoksa en kısa zamanda bi bursaspor 'tribute' yapacağız, ercüment, tunahan, mususi, gançev falan..

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *