One Lucky Shot Deserves Another


Taslaklara baktım dört kere yeni yazıya girişilmiş, hatta bir keresinde haddimizi aşıp ‘x of the decade’ muhabbetine göz kırpmışlığımız bile var. Ama zorla güzellik olmadı, devamını getirmek içten gelmedi. Devre arası transferi yapacağım sanırım… FM baydı, gerçek hayattaki yetkimizi kullanmak daha zevkli olabilir.

Manchester United-Leeds United maçı sonrası kendimi dışarı attım. Açıkçası dünya üzerinde bu maçı bu kadar kafasına takan bir başka insan olduğunu da düşünmüyorum. Oyuncular da dahil… Bilmiyorum, hafta sonu boyunca beklediğim tek spor olayı olmasının payı da göz ardı edilecek düzeyde değil ama Leeds United bu abi, Milton Keynes Dons değil ki… Bu konuda bir yazı yazacağım, bu gecenin aksiyonuna geçelim öncelikle.

Fox Sports bu sene de pazar gecesinin maçlarını, pazartesi akşamı güzel bir tripleheader muhabbeti ile sunmaya devam ediyor. Kolej basketboluna doyuyorsun. Finaller öncesi boş haftamıza güzel maçlar denk geldi. Önce nadir görülür bir son saniye basketine sahne olan North Carolina State-Florida maçını izledim. Amerikan ölçülendirme sistemine çok hakim bir birey olarak 23 metre diyebilirim basketin mesafesi için. Bildiğin kendi üçlük çizgisinden soktu eleman işte, rakamlara dökmenin pek de manası yok. Onun öncesinde taktik faullerle, ısrarla, fütursuzca ve hatta utanmadan, adeta birer namussuz gibi o son atış şansını kovaladılar. Bir basketbol maçı bu kadar çirkinleşmemeliydi ve galibiyet de NC State’in hakkıydı, bunu kabul edebiliriz… Fakat istisnai bir maça tanıklık ettiğimiz çok ortadaydı. Televizyonun karşısına geçtiğimde son toptan haberdar olduğum için, olayın sıradışılığının bilincine varmam daha kolay oldu. Çok sık dillendirilen ama terminolojide yer israfı olarak gördüğüm ‘basketbol tanrıları’ bu maçta o kadar sık rol çalmış ki bir ateistin secdeye varmasına sebep olabilirdi Chandler Parsons’ın savurduğu top. Sürenin bitimine 5 saniye kala Erwing Walker’ın kaçırmak için attığı ama buram buram kolej basketbolu kokan bir beceriksizlikle sayıya çevirdiği bir serbest atış var mesela… İşler planlandığı gibi gitse, muhtemelen hücum reboundu kovalanacak, bu kovalamaca başarıyla sonuçlanmayacaktı. Sonuçlansa da öyle ağzımızı açık bırakacak bir final olmayacaktı bu, ben yine izleyecektim belki ama sizin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Sidney Lowe’ın üçlük sonrası surat ifadesini görmek isterdim, kameralar ona döndüğünde ilk şoku atlatmış görünüyordu. Yine de rakipteki alakalı alakasız herkesle el sıkışmak için koşturması, durumu olağan gösterme çabası ve uzayan kabullenememe safhası görülmeye değerdi… Yine de artık milli takıma hoca adayları masaya yatırılırken Sidney Hoca da konuşulmalı, bunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.


Florida maçı kazandı ama prospect diyebileceğimiz çok fazla isim göze çarpmadı. Geçen yıl draft edilmesine rağmen NBA’i değil de Panathinaikos ile Avrupa macerasını tercih eden Nick Calathes’in yerine freshman Kenny Boynton’ı izledik. Calathes’in aksine tam bir ‘cocky’ point guard kendisi, pek tutmadım. Kötü gününde çekilmez olur, bir NBA kariyeri de biçmiyorum her ne kadar 2011 sınıfının ikinci turuna aday gösterilse de… Şut seçimleri felaket, kendine güveni olmaması gerektiği kadar yüksek, oyun disiplininden tamamıyla bihaber. Oyun zekasının izine de en azından bu maçta rastlayamadık. Yine bekleriz…

Tracy Smith fena çocuk değil öte tarafta. Gerçi basbayağı adam olmuş artık, üniversitedeki üçüncü yılını geçirmekte şu an. Biraz araştırdım, Detroit doğumluymuş… Çok da şaşırmadım, ağır işçi ama pota altında topu gönül rahatlığıyla emanet edebileceğiniz, bir şekilde baskete giden yolu bulabilen bir cengaver. Tabi o da NBA spesifikasyonları göstermekten uzak, fakat gelse burada oynasa seyirci favorisi bir adam olur. Gayet de 17.5 sayı, 9.1 rebound ortalamaları tutturmuş durumda sezonun geri kalanında ki ACC gibi bir konferansta değerlidir. Bakalım nasıl yürüyecek bu elemanın kariyeri…


Bir de Javier Gonzalez var, onu geçen sene de izleme fırsatı bulmuştum birkaç kez. Gerçi muhtemelen Smith’i de izlemiş oluyorum bu durumda ama dikkatimi çekmişti bu çocuk, isim ve pozisyon yardımcı olmuştur. Şutör bir oyun kurucu, bu özelliğinden emin görünürken maçın başında attığı airball yakışmadı tabi. Şutu biraz olsun düzeltmeye başladıkça güvenimizi tekrar kazandı. Uzatmada da yüreği koyup üst üste 5 sayı bulunca yeniden kahramanımız oldu. O da hatırlanan bir kolej oyuncusu olmaktan öteye geçmeyebilir NC State tarihinde, Engin Atsür’den daha iyi topçu olduğunu iddia edemem. Yine de Porto Riko’dan babam çıksa yerim, bu konuda objektif olamayacağım doğrusu. 5.4 asist ve 38% üçlük yüzdesi de onun hanesindeki güzel rakamlar…

Başlıkta da kastettiğim ilk şanslı şut Walker’ın istem dışı giren serbest atışı. Farklı bir şekilde tecelli etse de söze ters bir durum yok ortada. Ayrıca Jermaine Beckford’un golünü de bu çerçevede ele almak isterim. Şansı yaratan bizim oyuncuların kabiliyetsizliği olunca çerçevenin falan da pek anlamı kalmıyor tabi.

Sansürsensin: http://www.youtube.com/watch?v=fBs0PfY2Gg4

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *