Pac-10’in Çoğalmaya İhtiyacı Var #2


2) California Golden Bears:

Kariyeri boyunca normal sezonda takımlarına beklentilerin üstünde bir basketbol oynatıp, bunu sonuca dökmeyi başarabilmiş bir koçun kontrolü hakim Berkeley kampüsünde. Bu sezona girerken çok az kişi Cal’in konferansı götürmesini bekliyor olsa da, herkesin bir gözünün onları kestiği aşikar.
Mike Montgomery ilk cümlede vurguladığım repütasyonunu çok kolay kazanmadı. Birçok kez yeteneği sınırlı gözüken birtakım gençlerden adeta taşı sıkıp suyunu çıkarıyormuşçasına yararlandı. Golden State ile pek başarılı geçmeyen bir NBA macerasını geride bıraktıktan sonra adım attığı takıma yaptığı ilk ekleme Jorge Gutierrez adında Meksikalı bir gençti. Kenardan gelip savunmanın dozajını artırmanın ötesinde beklentiler yüklenmemişti Gutierrez’e. Üç sezonun ardından iki kez konferansın en iyi savunma beşine seçilip bu birincil beklentiyi boşa çıkarmamış bir oyuncunun yanında, kolej basketbolundaki en all-around isimlerinden birini de selamlıyoruz. Hücumda bir oyun kurucunun görüş açısına sahipken, savunmaya gelince bu sefer eli çabuk bir top hırsızına dönüşebiliyor 15 yaşında sınırın diğer ucuna geçtikten sonra yasa dışı göçmen statüsünden birkaç sene önce kurtulabilen Gutierrez. Montgomery’nin takımın zayıf noktalarından biri olarak gösterdiği hücum ribolarında da yeri geliyor, pota altı oyuncularından gelmeyen katkıyı yapıyor. Geçen sezon çizgi gerisinden kullandığı üç şutun yalnızca birini isabet ettirebilse de, 2008’de kampüse gelen Hispanik kökenli guardın bir gün maç başına 3.3 üçlük deneyeceğini çok az kişi kestirebilmiştir. Gutierrez’in oyuncu olarak gösterdiği bu gelişim, sanki Montgomery’nin kampüse getirdiklerinin mikro bir temsili gibi.
“He’s just a winner. Jorge gets about all the mileage out of himself that he can. He does so many things to help you win.”

Takım hem ruhani düzeyde, hem de oyun anlamında Gutierrez’in etrafında toplanacak bu sezon da. Fakat Minnesota’dan transfer edilen ve şu anda Brandon Smith’in doldurduğu oyun kurucu pozisyonunu er ya da geç devralması muhtemel Justin Cobbs’ı da dahil edersek konferansın en yetenekli sophomore grubu da Berkeley’de. Allen Crabbe geçen sezonun ortasından itibaren takımda rüşdünü ispatlamış, sezon sonunda da konferansın çaylağı ödülüyle onurlandırılmıştı. 13.4 sayı, 5.6 rebound ve 40% üç sayı yüzdesi gibi katkılarını ne kadar yukarı çekebileceği, sezon ortasında hala takımın konferans şampiyonluğu hedefinden bahsedip bahsedemeyeceğimizi de belirleyecektir. Küçüklüğünden beri rüyalarını süsleyen takımın UCLA olduğunu bilmek, Ben Howland kısa forvet pozisyonuna 2.10 boyunda tuhaf adamları devşirmeye çalışırken biraz zorlayıcı oluyor.

Lise üçüncü sınıfta mortgage piyasasındaki babası iflas edince, Crabbe’nin lisesine geçen ve o takımda bölgesel şampiyonluk kazanan Richard Solomon da gelişme göstermesi beklenen diğer bir sophomore. Bu arka planda Crabbe’nin en yakın arkadaşı olması çok garip karşılanmayabilir. Ancak çocukluk hikayelerini okuduğunuzda durum değişebiliyor. Bahse konu lisenin de kurucusu olan rahibin torunu olan Crabbe, lisedeyken babasıyla olan antrenmanlarını 1000 şut atmadan kesmeyen, kimilerinin yaptığı işe kendisini adamasını takdir edeceği, kimilerininse bunu saplantılı bir teslimiyet olarak tanımlayıp fazla muhatap olmayacağı bir adam. Ama gerçek spor kahramanlarının büyük çoğunluğunun arkasında bu türden bir kişiliğin yattığını biliyoruz. Crabbe bugünlerde idmandan sonraki tarifesini 200 şuta çekmiş, ancak asıl gelişimi göstermesi için zamanın geldiğinin o da farkında. Solomon ise küçüklüğünü karate kurslarında geçirdikten sonra sadece altı sene önce basketbol topuyla tanışmış, buraya gelmeden önce sadece topu sürmeyi ve şuta kalkmayı bildiğini itiraf eden kendiyle barışık ve nispeten daha rahat bir eleman. (Yazı Ahmet Çakar’ın kişisel tahlilleri gibi bir hal aldı, Yadigar Güner’den bahsediyoruz sanki…) Savunmada iyi bir kesici olduğunu çaylak sezonunda da gösterdi, ancak rebound konusunda dizleri her an iflas edebilecek senior Harper Kamp’e vereceği destek üst düzeyde olmalı. Ayrıca geçen sezon boyalı alanda rakibini ekarte ettikten sonra becermekte zorlandığı kolay bitirişler konusunda yol katetmesi de gerekiyor.


Takımdaki en önemli soru işaretlerinden biri Kamp’in dizleri, evet. Onun sahaya çıkmadan önce geçirdiği süreç, biraz Ledley King’in Tottenham maçlarından önceki bilim kurgu filmlerini hatırlatan ritüeline benziyor. 2009-10 sezonunun tamamını kaçırdıktan sonra, geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında da sürekli ağrılarla oynadığı sır değil. Takımın pota altı rotasyonundan herhangi birinin, onun sakatlığını unutturacak bir adım atması ufak çaplı bir mucize olur. Pasaport sorunları nedeniyle bir aydan uzun süre Kenya’da mahsur kalan Bak Bak, fizik olarak takımın geri kalanına yetişse bile çapını aşağı yukarı bildiğimiz bir topçu. Eski walk-on Robert Thurman, takımın Avrupa turunda gösterdiği gelişimle rotasyonun bir parçası olacağa benziyor. İki uzun çaylak Christian Behrens ve David Kravish de bu sezon öncesi turda Kamp ve Bak’ın eksikliklerinde zaman zaman forma şansı bulmuş oyuncular olsa da onların katkısından konuşmak için daha çok erken.

Cobbs’ın hem açık alanda, hem de yarı saha basketbolunda getireceği yükseltgenmeyle 1-2-3 pozisyonlarında konferansta ancak Washington’ın zorlayabileceği bir yere ulaşan Cal’in de zayıf noktası, yine Washington ile benzer olarak pota altı rotasyonu. Ayrıca birçok önemli oyuncusunu kaybeden Arizona ve Washington, güçlü bir istihdam süreci sonrasında yine 9-10 kişilik sağlam bir çekirdek oluşturmuşken Cal’in kenardan alacağı katkı muhtemelen var ile yok arasında seyredecek. Ancak daha önce Randle-Christopher-Robertson üçlüsü önderliğinde kurulan takım kimyasının bir benzeri, bu oyuncularla da yakalanmış gibi gözüküyor. Bu da Montgomery’den yine beklentiler üzerinde bir normal sezon beklememi sağlıyor. Konferansta dört takımın birbirine çok yakın olduğundan bahsetmiştim, ancak muhtemelen büyük dansa bilet alacaklardır.


Head Coach:
Mike MONTGOMERY (California ile 64-37, toplamda 611-281)
İlk Beş:
PG Justin Cobbs (SO) – SG Jorge Gutierrez (SR)
SF Allen Crabbe (SO) – PF Harper Kamp (SR)
C Richard Solomon (SO)
Kritik Yedekler:
PG Brandon Smith (JR)
PF Robert Thurman (JR)
PF Bak Bak (JR)

3) Arizona Wildcats:
Kolej basketbolunda geçen sezonun en güvenilir sırtı dönük skorerini #2 seçimi olarak NBA’e yolcu eden, bununla birlikte onun hücumdaki en büyük yardımcısı MoMo Jones’u da kaybeden takımın birçoklarınca konferansın favorisi gösterilmesi belki yalnız ve güzel konferansımın zayıflığını yansıtıyor. Ya da bu program basketbolun güç merkezlerinden biri olduğunu ispat edecek bir yazı geride bıraktı. Aslında bunlardan yalnızca biri doğru olmak zorunda değil, ve biz de o durumdayız galiba.
Geçen sezon McKale Center’da hiç mağlubiyet almayan ve bunu 1998-99 sezonundan bu yana ilk kez başararak Lute Olson günlerini hatırlatan Arizona, aynı zamanda Final Four’un da kapısına dayanmıştı. Elite Eight eşleşmesindeki rakipleri UConn idi, kaybettikleri isimse Kemba Walker’dan ziyade rüya gibi bir ay geçiren Jeremy Lamb. Elbette Derrick Williams merkezli bir takım olduğunu inkar edemeyiz o takımın, hatta belki de yukarıdakiler içinde bir oyuncuya en çok bağlı olanıydı. Bu yeni takım ise enerjisini dört çaylaktan alacak. Oyun kurucu pozisyonunda Jones’un yerini almak üzere Tucson’a gelen iki çaylak Josiah Turner (Kansas ve UCLA’in elinden kaptıklarında batı yakasının en iyi oyun kurucusu olarak gösteriliyordu) ve Nick Johnson’ın üzerinde büyük bir yük var kuşkusuz. Ancak böyle bir ayrılık sonrasında direksiyonun Jones gibi bir skorerden, daha çok dağıtıcılığıyla bilinen Turner’a geçmesi makul gözüküyor. NBA efsanelerinden Dennis “DJ Shadow” Johnson’ın yeğeni olan yedeği Nick ise, şutunu istikrara oturtabilirse Turner’ın yanındaki guard pozisyonunu kapatabilir. Sudanlı uzun Angelo Chol ve özellikle rebound yeteneğiyle nam salmış Sidiki Johnson rotasyona ilk günden yazılacak diğer freshman eklemeleri.

İlk gün demişken, Arizona’nın sezon için erken bir start verdiğini ve ilk maçında Valparaiso önünde iç sahadaki yenilmezlik serisini sürdürdüğünü belirtelim. Maçı da izlediğim için, belki de gerçek anlamda bir ön değerlendirme yazıyor değilim. Fakat Valpo -sporculuk dönemlerine de yetiştiğimiz- Bryce Drew yönetimindeki ilk maçında, Arizona’ya kafa tutacak bir görüntü çizmekten uzaktı. Son dakika içindeki iki üçlüğü hesaba katmazsak, 3/18 ile dış şut kullandılar. Buna rağmen ilk yarıda iki beyaz uzunun potalı alanda çılgın atmasına izin veren bir Arizona izledik. Tıpkı daha önce incelediğimiz Washington ve California gibi guard merkezli bir takım var önümüzde. Fakat uzun rotasyonu da diğerlerine oranla daha zengin. Hem nitel, hem de nicel yönden. Dün 14 sayı-10 rebound ile kolej kariyerindeki ilk double-doubleı yapan Jesse Perry, bu seneki yeni rolünü kucaklayacağının sinyallerini verdi. Gelişimine göre Sidiki’nin de ona önemli bir yardımcı olabileceği konuşuluyor. Pota altındaki diğer pozisyonda ilk beş çıkmaya en yakın isim Ukraynalı Kyryl Natyazhko. Fakat bu elemanın maç başında yaptığı birkaç faulle, boyalı alana yalandan bir sertlik getirmekten fazlasını yaptığına henüz tanık olmadım. Bu seneki ilk maçında da öyle bir gelişim göstereceği yönünde ışık vermedi. Fakat sezon öncesinde de kimse Natyazhko’nun maç başına verdiği 1.9 sayılık katkıyı aşmasını beklemiyordu zaten. Ya da geçen sezon rotasyonda onun arkasından gelen Alex Jacobson’ın bir hücum opsiyonu haline gelmesini. Ancak yukarıda ismini andığımız Sudanlı’dan da sadece bir defansif silah olmasını ve maç başına 1-2 tane top kesmesini bekliyorlardı. Zeki Çol ise ilk maçında 3/5 ile 6 sayı bulurken hücumda çok rahat gözüktü, savunmada da 6 ribonun yanına 4 top çalma ekleyerek ‘ben bu Ukraynalı’yı keserim’ mesajını verdi. 23 dakikada aldığı 5 faul ise bir nevi ‘reality check’ işlevi gördü.

Sean Miller’ın takımlarında yer vermekten her zaman hoşlandığı iki forvet pozisyonu arasında sıkışmış isimler, bu sezonki kadroda dikkatimizi çekmiyor. Yazı birlikte çalışarak geçiren Solomon Hill ve Kevin Parrom, SF pozisyonu için yeterli bir kombinasyon gibi duruyordu. Geçen sezon maç başına 20 dakikaya 7.6 sayı, 3.4 rebound ve 2 asist sığdırırken, her maç 42% gibi bir yüzdeyle 1 üçlüğü de çembere gönderen Parrom’ın yaz boyunca kilo aldığı ve hücum repertuarını genişlettiği konuşuluyordu. Fakat 24 Eylül gecesi Bronx’taki ailesini ziyarete giderken iki kurşunun adresi olacaktı. Bir tanesi sağ dizindeki sinirleri mahvettikten sonra dışarı çıktı, diğeri de sol elindeki üç parmağında hasar bıraktı. Geçen ay annesini kaybetmesi işleri biraz daha tatsızlaştırdı ve Parrom’ın bunca şeyin ardından basketbola dönüp dönmeyeceği belirsizliğini koruyor.
Çaylakların hepsi istidadı yüksek gençlere benziyor. Ancak her biri henüz öğrenme sürecinin başında olan çocuklar. Valparaiso önünde Nick ve Chol için yakışıklı bir başlangıçtan bahsedebiliyoruz ama maçı kazandıranların veteran Perry ve kenardan gelip diğer şöhretli guardların yapamadığı skor katkısını yapan sophomore Jordin Mayes olduğunu unutmayalım. Ancak gençler bu yeni basketbol ortamına alışırken, Arizona’nın her gün yeni bir oyuncudan dün Mayes’ten aldığına benzer sürpriz katkılar alabileceğini de hesaba katalım. Kadro konferanstaki açık ara en geniş kadro ve maçları geçen sezonki gibi 10 kişilik bir rotasyonla götürmeleri mümkün. Fakat rollerin paylaşımı hususunda büyük belirsizlikler hakim ve yazı yetenek avında geçiren Miller’ın bu konuda çok az şeyi halletmiş olduğunu gösteren bir açılış maçını geride bıraktık. 4. sıraya düşme ihtimallerini zayıf görüyorum, ancak Turner’ın bekledikleri oyuncuya dönüşmesi zaman alırsa benim öngördüğüm bu sırayla yetinmek zorunda kalabilirler. Kendilerini de şanslı addederler…

Head Coach: Sean MILLER (Arizona ile 46-23, toplamda 166-70)

İlk Beş:
PG Josiah Turner (FR) – SG Kyle Fogg (SR)
SF Solomon Hill (JR) – PF Jesse Perry (SR)
C Angelo Chol (FR)
Kritik Yedekler:
PG Nick Johnson (FR)
PG Jordin Mayes (SO)
C Kyryl Natyazhko (JR)
NCAA Sözlüğü:
walk-on:
Takımın geniş kadrosunda bulunan, rotasyondaki oyunculara antrenman veren, ancak ekstrem durumlar dışında süre almayan oyunculara verilen addır. (Bu ekstrem durumlara örnek olarak John Wooden’ın torunu Tyler Trapani’nin, geçen sezon Pauley Pavilion’daki son basketi atması için oyuna alınması verilebilir.) Basketbolcu olmak gibi bir hayalleri olmasa da hem yoklamadan yırtarlar, hem de kampüste formalarıyla dolaşıp 7.5-8 ayarında kızların radarına girebilirler.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *