Pac-10’in Çoğalmaya İhtiyacı Var #1


Gökmen Özdenak’ın gündem yaratan bu cümleleri karşılık buldu ve Colorado ile Utah’ın eklenmesi sonrasında artık biricik konferansımızdan bahsederken Pac-12 demek zorundayız. Ağza eskisi kadar iyi oturmaması bir yana, dahil edilen programların düzeyi de tatmin edici olmaktan uzak. Hele geçtiğimiz iki senelik süre zarfı içerisinde adı geçen takımlardan sonra. Big 12’in parçası olan Texas, Texas Tech, Texas A&M, Oklahoma, Oklahoma State ve Baylor gibi programların ilavesi ile 16 takımlık bir süperkonferans oluşturma ütopyası sonuçsuz kaldıktan sonra, ‘pilavdan dönenin kaşığı kırılsın’ düşüncesiyle sarıldıkları Colorado ve Utah’ın konferansın standartlarını yakalaması belli bir zaman alacaktır. Futbolda işler çok kötü başladı, burada en azından Colorado deplasmanı beraberinde getirdiği coğrafi zorluklarla birlikte bir Bolivya etkisi yaratabilir. Kadroda da eli yüzü düzgün birkaç elemanın olduğu söyleniyor. Belki Klay Thompson ve DeAngelo Casto’nun gidişini izlerken, basında da geçen sezonki uyuşturucu haberlerinin işlenmesiyle zor bir ölü sezon geçiren Washington State’i altlarına alabilirler o potansiyel varsa.

Son birkaç yılda kolej basketbolunun güç merkezi olan altı elit konferansın en kötüsüne dönüşen Pac-12, gelecek sezondan itibaren Syracuse, Pittsburgh ve -büyük ihtimalle- West Virginia’yı kaybedecek Big East’i altına alacaktır. Ancak bu sezon için bir Final Four adayı çıkarması çok kolay gözükmeyen bir konferans ile karşı karşıyayız. Arizona, Washington, UCLA ve California geçen sezon olduğu gibi konferansın ağır topları. Önemli oyuncularını NBA’e gelin gönderen USC ve Washington State diplere sürüklenirken, onların yerini Oregon ve Stanford gibi takımların doldurması beklenebilir. Hatta freshman Jahii Carson’ın getirecekleri doğrultusunda Arizona State de yarışmacı bir takım olabilir. Bu gece Arizona’nın Valparaiso önüne çıkmasıyla start alacak sezonun en büyük albenisi, Big Four olarak nitelendirebileceğimiz takımlar arasındaki makasın geçen senelere oranla daha yakın gözükmesi. Şimdi bunları birer birer ele alalım…

1) Washington Huskies:

Tony Wroten Jr. hakkında sınırlı veriye dayanarak biraz fazla yüksekten uçuyorum muhtemelen. Brandon Roy’un da mezun olduğu Seattle’ın baba liselerinden birinden çıkma Wroten cozutmaya müsait bir fıtrata sahip gibi, ama medyanın her şeye aşırı reaksiyon verdiği bir çağda yaşıyoruz ve sarhoşken atılan birkaç tweet durumu krize çevirebiliyor. Geçtiğimiz mayıs ayında ülkemizde -Seattle Supersonics taraftarı olanları tenzih ediyorum- daha ziyade Richie Frahm hakkında yazdığı haberle –tık!– tanınan Steve Kelley’nin oğlunun ortaya çıkardığı ufak çaplı bir skandal başını belaya sokmuştu Wroten’ın. Lisedeki seksi bedencinin esrarengiz biçimde kovuluşunun altından, kahramanımızın Washington’a kabul edilebilmesi için vermesi gereken yabancı dil kalifikasyonunu sağlamak adına yaptığı usulsüzlük çıktı. Wroten’ın Twitter hesabındaki “İspanyolca dersinde sadece üç kişiyiz, oley be” mesajının da yazarın işini kolaylaştırdığını söylemek lazım. Zira İspanyolca sınıfının kontenjanının dolması üzerine, işi oluruna getirmek adına sadece üç kişinin kaydolduğu (diğerleri de futbol takımının oyuncuları) böyle bir hayalet sınıf ayarlanıyor. Olay basına sızdıktan sonra Wroten’ın hala konu ile ilgili espriler yapması, mental olgunluğunun tartışılmasının çok da yersiz olmadığının göstergesi belki de. Ancak bu yaştaki adamların hepsinden Jimmer Fredette hayatı yaşamasını bekleyemezsiniz. Hücumda şutlarını doğru seçen, savunmada konsantrasyonunu kolay kolay kaybetmeyen bir adam gibi gözüktü ve bu oyuna kendini adamakta problem çekmeyen bir oyuncuyu gösterir. Böyle olduğu müddetçe Venoy Overton’dan sonra takımı yukarı taşıyacağını söylemek çok temelsiz olmaz. Eline geldiğinde Wroten’a oranla kendini bulmaktan daha uzak gözüken Nate Robinson ve Isaiah Thomas gibi oyuncuları idare etmiş Lorenzo Romar’ın burada da iyi iş çıkarabileceğine inanıyorum.


“If you go off how I play in the game, I’m very emotional. I’m always pumped. So I could get people thinking I’m a bad person. But those same people who call me a bad person, once they meet me, they’re like, ‘Man, that Tony Wroten, he’s a whole different person.'”
Thomas ve Overton’ın boşalttığı arka alanda görevi devralacak isimlerden biri muhtemelen üçüncü sınıf oyuncusu Abdul Gaddy olacak. Geçen sezonun büyük bölümünü diz sakatlığı nedeniyle oturarak geçen Gaddy, sakatlanmadan önce iyi bir dağıtıcı ve iyi bir savunmacı kumaşını göstermişti. Uzun süreli bir sakatlıktan sonra eski formunu yakalaması biraz zaman alabilir. Fakat tıpkı geçen sezonki Thomas-Overton tandeminde olduğu gibi, Romar’ın bu sezonu da çift oyun kuruculu beşle götüreceğine ve Gaddy-Wroten ikilisinde karar kılacağına inanıyorum. Bununla beraber Wroten’ı aslanların önüne atmak için biraz beklemesi ve ilk aşamada çaylak sezonunda 8.1 sayı ortalaması tutturan keskin şutör C.J. Wilcox’ı ilk beşte değerlendirmesi beklenebilir. Sağ ayak serçe parmağındaki sakatlık nedeniyle aralık ayından önce takıma katılamayacak senior Scott Suggs’ı ve 45% üçlük yüzdesini de hesaba katarsak takımın arka alandaki kayıpları kompanse etmesi çok zor olmayacak gibi.

3 numarada takımın kelepçesi Justin Holiday’in yokluğunda, daha ziyade hücumuyla tanınan ve patlama sezonuna hazırlandığı konuşulan Terrence Ross’ın burada da güç kaybına izin vermeyeceğini söyleyebiliriz. Fakat sıkıntının baş gösterdiği nokta, sezona ülkemizde Hacettepe Üniversitesi formasıyla giren Matthew Bryan-Amaning’in yerini doldurabilecek bir boyalı alan silahının göze çarpmaması. Aziz N’Diaye hücumda sınırlı silaha sahip olsa da iyi bir savunmacı, 4 numarada ise veteran Darnell Gant’in bir sıçrama yaratması gerekecek. İlk beşi tamamlaması beklenen bu ikiliden geçen sezon maç başına gelen skor toplamının 10 sayıyı bulmaması en büyük çekince. Yetenek olarak seleflerinin çok gerisinde gözükmeyen kısaların işinin zorlaşacağı nokta da bu. Savunmaların her zaman yayın gerisine odaklanacak olmaları ve Suggs, Wilcox gibi şutörlere eskisi kadar kolay pozisyonlar kalmayacak olması. Almanya’dan gelen ve programın gelecekteki pota altı skoreri olarak lanse edilen Martin Breunig’in süre alacak kadar hazır olmadığı söyleniyor. Bir diğer freshman Jernard Jarreau daha çabuk katkı verebilir. Shawn Kemp Jr. da muhtemelen bu sezon cezalı olacak. Tık!

Takım geçen sezon yalnızca 17 dakika süre alan ve 8 sayı, 3.8 rebound, 1 asist gibi rakamlarla sophomore sezonuna giren Ross’ın artacak rolünü bir an önce kucaklaması ve Wroten’ın lisede ışıklarını gösterdiği büyük yetenek olması gibi beklentiler üzerinden şekillendiriyor konferans şampiyonluğu şansını. Ancak belki de geçen sezonun en dominant kolej oyuncusu Derrick Williams’ı kaybeden Arizona, ya da Honeycutt-Lee ikilisinin ayrılması sonrasında kanat rotasyonu kuşa dönen UCLA de daha az bilinmeyene bel bağlıyor değil. Benim konferansı götürmeye en yakın gördüğüm takım Washington. Ancak Wroten’ın sezon öncesi freshman listelerinde Top 10 görmediği bir ortamda, benim kendisini All-American Team için aday gösterdiğimi de hesaba katın. Elemandan yana bu denli umutlu olan bir başkası var mı bilmiyorum, Eamonn Brennan genelde olumlu konuşuyor ama…
Head Coach: Lorenzo ROMAR (Washington ile 195-102, toplamda 288-190)
İlk Beş:
PG Abdul Gaddy (JR) – SG Tony Wroten Jr. (FR)
SF Terrence Ross (SO) – PF Darnell Gant (SR)
C Aziz N’Diaye (JR)
Kritik Yedekler:
SG C.J. Wilcox (SO)
SG Scott Suggs (SR)
PF Jernard Jarreau (FR)
Sıradaki yazıda California, Arizona ve UCLA bu şekilde masaya yatırılır. Diğer takımları da bir paragrafta toparlarım…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *