En son 2009 yazında bahsetmiştik Shawn Kemp’ten. Babanın 39 yaşındayken -inanması oldukça güç biçimde- forma girdiğini ve İtalya’nın Premiata Montegranaro takımıyla anlaştığından bahsetmiştik. NBA’deki son yılları, özellikle de Orlando’daki sezonu doksanların başındaki namına leke sürmekten başka işe yaramamıştı. 2009’a gelene kadar geçen altı senede ise Kemp, birtakım rehabilitasyon çabalarına rağmen fazla kilolarından kurtulamamış, servetinin büyük kısmını gayrimeşru çocuklarının annelerine ödediği tazminatlarla kaybetmiş ve en sonunda da yapbozun son parçası olmaya çok uygun düşen bir şekilde marihuana bulundurmaktan tutuklanmıştı. Doğrusu kariyerine geri dönüş yapmasını beklemek akıl sınırlarını biraz zorluyordu. Fakat Montegranaro takımının sportif direktörüyle olan arkadaşlığı ve yılan hikayesine dönmüş geri dönüş planlarını bir ölçüde gerçekleştirmek adına bu hareketi yaptı. Ya da sadece manşet olduğu günlerin özlemini duyduğu için… Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Zira takımla üç hazırlık maçına çıktıktan sonra, kasırgadan etkilenen Houston’daki evinin bakımını sağlamak için acı vatana dönüyordu.
Gayrimeşru çocuk hikayesi bayağı popüler ve yazar-yorumcu takımının kapsamla uyumundan bağımsız olarak gönderme yapmaktan hoşlandığı bir hikaye. O yüzden daha fazla çekiştirip uzatmayacağım. Fakat şu anda mahkemelerce onandığı kadarıyla -elimize ulaşan son rakamlara göre- 9 farklı kadından 11 yasa dışı çocuk yapmış durumda Kemp. Bahse konu annelerden bir tanesi eski WWE divalarından Nikki Giavasis ve bu ablamız Chris Benoit’nın tartışmalı ölümünde pay sahibi olduğu öne sürülen biri. Kemp aşk adamı olmayı biraz fazla abartmış ve ortaya pek tekin olmayan bir portföy de çıkarmış yani. Yine de bu konuda yetmişlerin iyi guardlarından Calvin Murphy’nin 14 gayrimeşru çocukluk rekoruna ulaşması pek kolay değil. Her neyse… 2009 yazında Reign Man bu beklenmedik geri dönüşü hazırlarken, saçtığı tohumlardan biri de önemli kolejlerden burs teklifi alan bir basketbolcu adayı haline gelmişti. Bu onur listesine adını ilk sıradan yazdırmış, en büyük çocuk Shawn Kemp Jr. bahsettiğimiz.
Hikaye şu ki, 2009 liseli sınıfında birçok saygın site tarafından Top 100 içerisinde gösterilen Kemp Jr. Philadelphia’daki Reebok All-American Camp’e davet edilir, antrenörlerden biri yanına gelir ve şu dialog gerçekleşir.
– Dan Jennings?
– …
– What’s your name, kid?
– Shawn Kemp.
– What’s your name?
– You ain’t Shawn Kemp.
Aslında yüzündeki ifadeye, hafif şekilsiz kulaklara bakıldığı zaman çaylak sezonunda ligi kasıp kavuran Sonics efsanesiyle benzerliği görmek çok zor değil. Fakat biraz radar altı kaldığını da hesaba katarsak inanılabilir bir hikaye. O dönemlerde ESPNU ve rivals.com listelerindeki yeri 70-80 arasında değişmekteydi ve her ne kadar işaretler birkaç sene içerisinde bir 7-footer haline gelebileceğini gösterse de yapılan iyi yorumlar elde olandan çok, ileride olabilecekler üzerinden güç alıyordu. (7-footer muhabbeti de lisede takıma almadan önce bacaklardaki kılları kontrol eden beden eğitimi hocalarından çıkıyordu zaten. Kanat genişliği 7-1, bacakları ise şimdiden 19 numaraydı ve babası da uzundu. Bu üçü yeterli, öyle değil mi?) Bugün Kemp Jr.’ın boyu 6-9 gösteriliyor ve -bundan birkaç sene önce düşünüldüğü gibi- 5 numarada oynaması çok kolay değil. Ancak hakkındaki en büyük çekince bu değil. 2009 yazında Alabama, Georgia, Ole Miss ve Cincinnati gibi iyi programlardan burs teklifi alan ve bunlardan ilkini tercih eden Kemp Jr. şöhretin ilk ışıklarıyla karşı karşıya görünüyordu. Alabama tercihini eve -yani annesiyle birlikte çocukluğundan beri yaşadığı Georgia’ya- yakın olmak istemesiyle açıklıyordu. Anlaşılan anneyle birlikte yaşamak hepimiz gibi onu da baymıştı ve o kadar da yakın olmak istemiyordu ki daha yakın seçeneklere yönelmedi. Fakat bu dört programdan gelen burs tekliflerinden çok daha fiyakalı olan, daha uzak diyarlardan Washington ve Indiana’nın da kendisiyle ilgilendiklerinin yazılıp çizilmesiydi.
Fakat işler beklendiği gibi gitmedi ve Kemp Jr. önce Alabama’da, sonra da transfer olduğu Auburn’de akademik olarak yeterlik gösteremediği için parkeye çıkamadı. Aslında freshman sezonu olması gereken 2009-10 sezonunu askeri bir ara kademe okulunda geçirip en azından paslanmamaya çalıştı, fakat geçen sezon bunu bile yapamadı ve basketboldan tamamen koptu. Bunun basketbola ancak sekizinci sınıfta başlayabilmiş biri için, önemli bir geri adım olacağı tahminini yapmak kötü niyet gerektirmiyor. Yeteneği konusunda da insanlar eskisi kadar yüksekten uçmuyor. Eski coachları elbette onu pohpohlamaya devam ediyorlar, ancak bu tip adamların ulusal basına çıkabilmesi ancak bu şekilde mümkün olabildiğinden onların söylediklerine fazla itimat etmemek gerek. Şu anda babadan aldığı genlere teşekkür etmesini gerektiren üstün bir atletizmle donandığını söyleyebiliriz. İzlediklerimiz gösteriyor ki, buna patlayıcı gücünü de eklemeliyiz. Fakat oyununun diğer yanlarında tamamlanması gereken milyonlarca şey olduğu da açık. Test kitapları arasında geçen bir kışın üzerine bu hamlığın yeni bir boyut kazanması da beklenebilir. Ancak Washington’ın başındaki Lorenzo Romar’ın son yıllarda NBA’e gönderdiği topçuları düşününce… Ona güvenmezsek kime güveneceğiz? Romar yeni müstahdeminin şu anda 120 kilo çektiğini, ama antrenmanlar başladıktan sonra sezona 10-15 kilo daha hafif girmesini umduğunu belirtiyor. Benim bu seneki Nike Hoop Summit kadrosu içindeki favorilerimden oyun kurucu Tony Wroten Jr. başta, yine birçok yakışıklı prospect ile imzalayan Romar’ın elinin en zayıf olduğu nokta pota altı rotasyonu gibi gözüküyor. Yani bu çocuğun en azından kolej kariyerinin, babasınınkinin üzerinde seyretmesine ihtiyacı olacak. Birkaç aylık Kentucky macerasının sonunda, takım arkadaşlarının altın zincirlerini çaldığı gerekçesiyle takımdan kovulan Kemp Sr. çocuğu için çıtayı çok yukarı koymuyor.
Babasıyla ilişkilerini de merak ediyor olabilirsiniz, zira Kemp Sr. insanlığın gördüğü en şefkatli baba olarak tanınmıyor. Kemp ile henüz 19 yaşında bir çaylakken tanışan Genay Doyal, iki yıllık bir ilişki sonrasında bir erkek çocuğa hamile kalıyor. Evli olmamalarına rağmen çocuklarına Shawn ismini koyuyorlar. Shawn Jr. iki yıl Sonics maçlarına gelip gittikten sonra, etrafında dönenlerin pek de farkında olmadan 1996’da -yani beş yaşındayken- annesiyle birlikte dümeni doğu yakasına kırıyor ve Georgia’ya taşınıyorlar. Çiftin ayrıldığı 1994 senesinden sonraki ilk baba-oğul buluşması, ancak 2000 sezonunda gerçekleşebiliyor. Senaryo şu: Babasını bir kez daha -ve bu sefer biraz daha bilinçli olarak- seyretmek isteyen küçük, Atlanta-Cleveland maçına gider. Babasını bulur, ancak takım otobüsü Cleveland’a geri dönmek üzere yola çıkıncaya kadar sadece 15 dakika konuşabilirler. Kemp Sr.’ın bunca kötü repütasyonu nasıl elde ettiğini sanmıştınız? Ancak uyuşturucu ve silah muhabbetinden ikinci içeri girişi sonrasında -genelde insanlar orada hayatlarının üzerine düşünebiliyorlar- bu sefer bağlantıyı kuran Kemp Sr. olur ve o günden sonra her yaz oğluyla sahaya çıkıp antrenman yapmaya başlar… En azından burada bir mutlu sondan bahsedebiliriz.
Kemp Jr.’ın bir de Avrupa’da journeyman kariyeri yaşayan bir eski basketbolcu dayısı var. Tayvan’da, Japonya’da, Fransa ve İspanya’nın genellikle alt liglerinde ve Almanya’da Bremerhaven’da forma giymiş. Bir ara Fransa’da Slam Dunk şampiyonluğu var, kariyerinin sonunda da L’Hospitalet takımında Serge Ibaka’nın takım arkadaşı olmuş. Pek parlak bir kariyer değil, ancak o da yeğeniyle top atmaya bayağı meraklı. Kemp Jr. için hayat 19 yaşından sonra olması gerekenden bayağı yavaş ilerlemiş, ancak bu birçok kişi için geçerli olabiliyor. Şu anda yaz okulunda dirsek çürütmekteymiş, babası gibi eşek olmamak için okuyacaktır. Daha sonra da 40 numaralı ve arkasında Kemp yazan bir formayla Seattle’daki en iyi kolej takımında sahaya çıkmak gibi büyük bir şans onu bekliyor. Salonda binlerce akrabası olacak. (Bir Cengiz Han esprisi kaçınılmazdı.) Romar gibi bir adamın desteğinin ne kadar değerli olduğunu da fark ederse, dayısından iyi babasından kötü bir kariyer elde etmemesi için hiçbir sebep yok. Eğlenceli çocuk, MySpace’ten gelen mesajlarla tanıdığı üvey kardeşleriyle ilişkisini de şöyle anlatmış:
“I guess they just went on and searched. I got a message saying, ‘I’m your brother,’ and I was like, ‘Oh, OK.'”