Mike Krzyzewski: Benim Takımlarım Duran Toptan Gol Yemez


Bounce’un 2010 yazına özel olarak çıkardığı ve ABD milli takımında İstanbul’da boy göstermeye başlayacak yeni jenerasyona bakış attığı sayısı gerçekten güzel olmuş. Derginin haklarına sahipsek, Kevin Durant yazısını NBA Türkiye’nin bir sonraki sayısı için önerebilirim. Ama yabancı diline güvenenler, şuradan da okuyabilir tüm dergiyi.

Ben Mike Krzyzewski röportajını çevireyim şimdi, belki iş görür. Coach K’in kitabı “The Gold Standard” hakkında Orkun Çolakoğlu çok iyi konuşmamıştı ama. Efendim, Coach K mi hatta?

Bounce: Olimpiyat oyunlarında dünya üzerindeki en iyi oyuncularla çalışma fırsatı buldunuz? Böyle büyük egoları yönetmek zor bir iş olmalı…

Krzyzewski: Aslında oldukça kolay bir işti. Bu adamlar büyük egolara sahip olmalı, bunda bir sorun yok. Kendilerinden o kadar inanılmaz şeyler yapmaları isteniyor ki, aksine küçük egolar problem yaratabilir. ABD takımı için oynarkense, onlardan o egoların toplamının bir olmasını ve sadece ABD’ye hizmet etmesini istiyoruz. Siz birisinden bir şey isterseniz ama adresinizde bu yönde bir istekle karşılaşamazsanız anlaşmazlıklar ortaya çıkar. Onların istediğiyse tam olarak bizim istediğimiz şeyle örtüşüyordü, dolayısıyla bir anlaşmazlık yaşamadık. Altın madalyayı almak ve ülkemizi doğru şekilde temsil etmek istiyorduk. Yani birlikte çalışmak için muhteşem oyunculardı.

B: Bu bağlamda sizi iyi bir coach yapanın, öğretme konusundaki yeteneğiniz ve arzunuz olduğunu söyleyebiliriz. Sezon boyunca kolej basketbolundaki genç öğrencilerle çalıştıktan sonra, yazın oyunun tepe noktasındaki NBA yıldızlarına karşı yaklaşımınızda ne gibi değişiklikler oluyor?

K: Elbette belli değişiklikler olmak zorunda. Zira karşınızda halihazırda profesyonelliğe adım atmış ve yaptıkları işte başarıya ulaşmış oyuncular var ve bir noktada sizin de onlardan öğreneceğiniz şeyler olabilir. Geçen sezonki kadrodan Jason Kidd buna en iyi örnek… “Böyle bir durumda rakibi nasıl durdurursun?” “Bu eşleşme hakkında ne düşünüyorsun?” “Kobe, bu adamı nasıl savunacaksın?” Sürekli oyunu düşünen mükemmel bir profesyoneldi ve hem kampta, hem de turnuva boyunca bu soruları ortaya atan hep olurdu. Böylece oyuncuların bu konudaki fikirlerini öğrenir ve makul olan çözüme adapte etmeye çalışırdık. Yani bir oyuncudan doğrudan bir şeyi yapmasını istemektense, doğruya birlikte ulaşmaya çalışır ve bunu uygulardık. Kamp boyunca hep bu katılımcı yöntemle ilerledik.


Takımdaki genç oyuncular için de hadise bundan ibaretti. Sadece teknik ekipten değil, kadrodaki tecrübeli oyunculardan da öğreniyorlardı. Nasıl çalışılacağını, maçtan önce vücudunu nasıl hazırlayacağını. Kısaca işin içindeki tüm profesyonelliği… Böylece takımın içerisindeki herkes kendisini geliştirme fırsatı buldu. Oyuncular gibi coachlar da. Çünkü biz her zaman buna açıktık…

Bugüne gelindiğinde hala herkesin bu öğrenme sürecine açık olduğundan emin olmalıyız. Ancak aptallar her şeyi bildiğini düşünüp, öğrenmekten vazgeçer.


Orkun’un dediği kadar varmış, anti-klişe timi göreve… Başlık da Orkun’dan geldi, saygılar.

B: Jason Kidd’den bahsettiniz. Kendisi 2008 olimpiyatlarından sonra uluslar arası basketbol kariyerine nokta koyma kararı aldı. Görünüşe bakılırsa üçüncü oyun kurucu bölgeniz hala açık. (Röportaj yapıldığında Deron Williams ve Chris Paul’un devam edeceği tahmin ediliyordu.) Geniş kadronuzda bu bölgede de birçok nadide parça ve Tyreke Evans, Derrick Rose, Russell Westbrook gibi parlak gençler var. Bu bölgede tercihi neye göre yapıyorsunuz? Bu genç yeteneklerle çalışmayı da dört gözle bekliyor olmalısınız…

K: Öncelikle biz şu anda 31 kişilik bir oyuncu grubuna sahibiz ve kontrat durumları, ailevi meseleler ve sakatlıklar her zaman ihtimaller dahilinde. Bu yüzden şu aşamada spesifik olarak tek bir noktadan söz etmek çok doğru değil. Kadroda doldurulmayı bekleyen 12 boşluk var ve bu seçimimiz sırasında kimlerin İstanbul’a gelecek durumda olduğunu birlikte göreceğiz. Temmuz ayındaki altı günlük Vegas kampını ayarlama sebebimiz de bu. O gün geldiğinde belki daha net konuşabiliriz, ancak biz bu çocuklara oldukça hassas yaklaşıyoruz. Eğer işlerini halletmeleri gerekiyorsa ve bu yüzden oynayamıyorlarsa, buna hoşgörüyle yaklaşırız. Yani bir boş yerden fazlası söz konusu olacak muhtemelen, bu diğerleri için de daha fazla fırsat anlamına gelecek.


Bu takımda kesinlikle olması gereken bir kişi varsa onun ismi Kevin Durant. 2008 kadrosundan her kim geri dönecek olursa olsun, Durant İstanbul’da olmalı. Bir önceki kadroda da az daha yer bulacaktı ve bu kadronun gelişimine bir evrim süreci olarak baktığımızdan, onun diğerlerinden sorumluluğu alışını izlemek ilginç olacak. Belli bir takımdaki eksik parçayı doldurmaktansa, geniş bir oyuncu havuzundan o turnuva için uygun olan 12 kişiyi seçiyoruz. Bu yüzden herhangi bir oyuncunun takımdan kesildiğini söylemek çok doğru değil. Jerry Colangelo’nun bu fikri ortaya atmasındaki sebep de buydu, önemli olan 31 kişi içinden doğru formülle yapbozu tamamlamak.

B: Altın madalya maçında gerçekten güçlü bir İspanya takımı ile karşılaştınız. Ancak Yunanistan, Arjantin, Avustralya ve hatta ev sahibi Türkiye gibi takımlar da zorluk çıkarmaya aday. Bu takımların hepsi gittikçe iyileşiyor ama sizce hangilerine dikkat etmeliyiz?

K: Bu sorunun cevabını büyük oranda kimlerin İstanbul’da olacağı belirleyecek. Bildiğiniz gibi artık NBA’in yüzde yirmisini uluslar arası oyuncular oluşturuyor, tamamıyla NBA oyuncularından oluşan milli takımlar görmenin bile bizi şaşırtmayacağı bir noktadayız. Sadece ABD takımındakiler değil, diğer milli oyuncular da yukarıda bahsettiğim kararları vermek durumundalar. Kontratlar, sakatlıklar, kişisel meseleler… Eğer tam güçlerinde olurlarsa, İspanya’nın yine en dişli rakip olacağı malum. Arjantin kaliteli oyunculara sahip… Sonra Brezilya… Yunanistan’ın çok fazla NBA oyuncusu yok ama her sene aynı oyuncularla karşımıza çıkıyorlar ve imrenilesi bir istikrar var orada. Slovenya gibi bazı takımlar da yine NBA tecrübeli birçok oyuncuya sahip.

B: Goran Dragic…

K: Evet, mesela. Bir de bilmelisiniz ki, bu adamlar ülkeleri için oynarken daha da büyüyorlar. Örnekse Pau Gasol’ün Lakers kariyerinde ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu biliyoruz, milli takımıyla daha da iyi. Dünyanın en iyi 10 oyuncusundan birine dönüşüyor kesinlikle. Yani Dünya Şampiyonası ilginç olacaktır. İstanbul’a geçmeden 4-5 gün önce New York’a geri dönceceğiz ve burada önce Fransa, sonra Çin ile karşılaşacağız. Bu sırada çalışmalarımızı da sürdüreceğiz. O güne kadar kadroyu 15 kişiye indirmeyi umuyoruz. New York’ta kimlerin bizimle olacağını bilmiyorum ama hepsi ABD için oynamak isteyen çocuklar olacak. Bu iyi bir şey.


B:
Dünya Şampiyonası hatıraları ABD takımı için bazı hayal kırıklarını da barındırıyor. Son dönemdeki bu başarısızlıkları, yeterli kazanma hırsının gösterilmemesine mi bağlıyorsunuz?

K: O günlerdeki organizasyonu mevcut organizasyonla kıyaslayamam. Biz göreve geldikten sonraki ilk sınavımız da bir dünya şampiyonasında başarısızlıkla noktalanmıştı. Ama o zaman hazır değildik. Şu anda ise bugünler için kendimizi iyi hazırladığımızı söyleyebilirim. Eskiden bu turnuvalardan önce bu denli bir hazırlık yapmıyor ve rekabetçi bir takım olamıyorduk. Gerçekten diğerleriyle aranızda büyük bir yetenek farkı varsa, iyi hazırlanmamayı kaldırabilirseniz. Şu anda da en iyi ve en yetenekli ülkenin ABD olduğunu düşünüyorum. Fakat aradaki fark, hazırlanmadan gelmeyi kaldırabilecek düzeyde mi? Artık değil… Olimpiyat finalindeki maçın ne kadar çekişmeli olduğunu hatırlayın, bu da beni doğruluyor.

1 thought on “Mike Krzyzewski: Benim Takımlarım Duran Toptan Gol Yemez”

  1. Şu röpörtajdan sonra bir kez daha anladım ki amerikada bir ismail air eksikliği var. Şöyle ters bir soru sorup koç K'nın sinirlerini ayaklandıramamışlar 😀

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *