Deli Potro (aka La Torre de Tandil)


Federer’e mütevazı bir miktar bahis oynamışım. Kafama “RF Cap”imi geçirmişim. (Amerika’dan getirttim lan!) Önümde buzlu badem, arkada boş küvet. Galibiyetten gayet eminim. Yanımda oturan babamın “Ace mi o?”, “Sert vurdu ha!”, “Öff o kaçar mı be!” gibilerinden tenis alemine dahil olma çabalarını “Harçlar yarın yatıyormuş”, “Polonyalı kıza vur kaç yaptım, çocuğumuz olur mu?” gibi usta hamlelerle boşa çıkarıyorum. Ama mutlu değilim. Yanlış bir şeyler var.

Ömer Onan!
Türkiye-Sırbistan maçı ile US Open finali çakışınca dönüşümlü izledik mecburen.
Her takımda bir oyuncuya taktığımı söyleyen bayağı bir kişi var çevremde. Külliyen yalan. En az 2 kişiye takıyorum zira. Ayrıca genel olarak insan sevmiyorum.

Barış Özbek ve Albert Camus hakkındaki makalemde (geçen yılın en çok atıfta bulunulan makalesidir bu arada) Barış’ın neden Galatasaray’da ilk onsekize girebilecek kalitede olmadığına dair herhangi bir açıklama yapmamıştım. Ömer için de bir açıklama yapmıyorum. Sonuçta açıklama yapmak zorunda değilim. Tohumunuza para saymadım. Ömer Onan, milli takım seviyesinde bir oyuncu değildir. Çünkü ben öyle söylüyorum.

Neyse, Federer-Del Potro maçı diyorduk.
İlk sette Federer resmen “çocuklarla maç yapan mahalle abisi” kıvamında oynayadursun, evdeki “oğlum basket maçını aç, yendi işte senin adam” serzenişlerinin desibeli üstel olarak artmaktaydı. O yüzden ikinci setten devam ediyoruz.

İkinci setin özeti: Bal.
US Open finaline ulaşmayı başarmış bir oyuncunun yaptığı sağlam vuruşları “bal” olarak nitelememi saçma bulanlarınız olabilir. Ancak ikinci sette durum 5-4 Federer lehine iken (üçüncü çocuğum kız olursa ismini “lehine” koyacağım) Del Potro efendi pek asabi bir passing shot attı. “Out” çığlığı üzerine arsızca da itiraz etti. Maçın 3-0 Federer galibiyeti ile bitmemesinin yegane sebebi de odur. Diğer balık passingi hiç saymıyorum bile.

Üçüncü set:
ESPN mi lan burası? Tek tek set analizi mi yapacağıdım.


Federer’in maçı kaybettikten sonra karalar bağlamasını beklemiyordum da sanki ben kaybettiğim üç kuruş için daha fazla üzüldüm, o beni biraz etkiledi. 15 tane Grand Slam kazanmasının bunda ufacık bir etkisi olabilir.

Günün alıntısı:
“If I weren’t an atheist, I’d think Federer was god.”

“Yensen de yenilsen de” geyiği yapmıyorum. Yener zaten o bir dahakini. Çok pis yenecek hem de.

Beşiktaş-ManU var şimdi. Sık görüşelim.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *