Stade de Geneve, Geneve – Herbert Fandel (Almanya)
PORTEKİZ: 2 TÜRKİYE:0
Portekiz: 1 Ricardo – 4 Bosingwa, 16 Carvalho, 15 Pepe, 2 Ferreira – 8 Petit, 10 Moutinho – 7 Ronaldo, 20 Deco (5 Meira 90), 11 Simao (6 Meireles 82) – 21 Gomes (19 Nani 68)
Türkiye: 23 Volkan – 22 Altıntop (9 Senturk 76), 2 Servet, 4 Gökhan (15 Emre A 55), 3 Hakan – 18 Kazım, 5 Emre B, 7 Aurelio – 21 Mevlüt (20 Sabri 46), 17 Tuncay – 8 Nihat
SARI KART: Gökhan, Kazım
GOL: 61′ PEPE, 90′ RAUL MEIRELES
Yavan geçen açılış maçından sonra tüm Türk halkının gözleri bu maç üzerindeydi. Peki elimizde ne var: Koskoca bir hayal kırıklığı. Aslında maç fena başlamamıştı. Terim, günümüz futbolunda revaçta olan bir 4-3-3 ile başlamıştı maça. Açıkçası bu sistemde Nihat’ın etki göstermesi neredeyse imkansız. Bunu Uruguay maçı sonrası yazımdan beri burada da söylüyorum. Klişe olması, doğruluğunu gölgelemeyen bir gerçek bu. Ancak bu etkisizlik dahi kompanse edilebilir gözüküyordu. İlk yarıda Ronaldo’nun onu Ronaldo yapan özelliklerinden birini göstererek kullandığı ve direğe nişanladığı frikik dışında öyle aman aman bir pozisyon da yoktu. İkinci yarıdaki Mevlüt-Sabri değişikliği ile Kazım’ı daha ileri sürerek, Sabri’nin savaşçı özelliğinden faydalanmaya çalıştı Terim. Yine de aldığı tüm topları kötü kullanmayı beceren, belki de sakatlığını tam atlatamamış Tuncay’ı çıkarması daha doğru olurdu. İkinci yarıda yapılan bu değişiklik sonrası takım iyice geri çekildi, tek bir organize atak geliştiremeyip Kazım’ın bireysel çabalarına bakar oldu.
Bu sıralarda Portekiz, etkisiz forveti Nuno Gomes yerine Nani’ye döndü. Yeni bir hareketli oyuncu çok da başa çıkabileceğimiz bir şey gibi gözükmüyordu. Gökhan’ın Simao karşısındaki aczi de bunun bir göstergesidir. Emre Aşık’ın oyuna girmesi işleri daha da kötüye götürmüş olabilir, ancak Gökhan-Servet ikilisiyle dahi Rus takımı ile birlikte en az güven veren stoper ikilisini bulundurmaktayız takımımızda. Açıkçası o ikinci yarı performansıyla sadece 2-0 yenilmemiz de bir şansın sonucudur. Tabi sadece savunma oyuncularını suçlamamak lazım. Hamit’in sağ beke çekilmesi tercihiyle hiç hazır olmadığı bir sorumlulukla yüklenen Emre Belözoğlu’nun bu görevin hakkını veremediği gerçek. Emre’nin görevini Portekiz’de üstlenen isme baktığımızda durumun vehameti daha kolay gün yüzüne çıkabilir. Barcelona’da kayıp bir sezon geçiren Deco, ilk maçıtaki performansıyla turnuvaya müthiş bir başlangıç yaptı. Deco, böyle oynamaya devam ederse turnuva öncesi favorim Portekiz, daha da favori olur. Neyse artık ikinci maça bakıyoruz ulusça, çok da yüklenmenin bir anlamı yok. 4-4-2 olarak dizilmiş bir Türkiye hayal ediyorum. Emre’nin sakatlığında Hamit ve Aurelio’nun oluşturduğu orta blokla her takımı yenebiliriz. Nihat’ın yanında da Tuncay sakatlığını atabilirse çok daha yararlı olabilir. Gökhan’ın yokluğunun etkileri, Servet’in yanında hangi Emre’nin tercih edileceğine bağlı olarak değişir bana kalırsa. Güngör tercih edilirse Servet-Gökhan ikilisinden daha iyi bir tandeme kavuşuruz. Gerisi de Gökhan-Fernandes duosunu bitirecek Hamit-Aurelio duosuna kalır. Ancak bu sistem veya Aşık’la daha büyük bir tokat bile yiyebiliriz. Hadi hayırlısı.
Deco mükemmele yakın oynadı. Petit savunma alanında hem Nihat’ı rahat bırakmadı, hem de hücuma katkıda bulundu. Pepe-Carvalho ikilisi hiçbir hata yapmadı. Ancak dikkatleri yeni bir isme Joao Moutinho’ya çekmek istiyorum. Sporting’den Ronaldo’dan beri çıkan en büyük güzellik sanıyorum. Gürcistan’a attığı golü tekrar tekrar izleyip, kusursuz şut stilini ezberlemeye çalıştım. Bizim maçta da çok zor bir açıdaki bir topa vurarak yürekleri ağza getirdi, ancak Moutinho şut stilinden ibaret gözükmüyor. Ayakları topla adeta sevişiyor, ayağından top almak neredeyse imkansız. Ancak bunu yaparken bir başka büyük yıldız adayı Modric’in yaptığını yapıp topla efektif olmayan alanda slalomlar yapmıyor. Kendisi koşmaktansa, topu koşturmayı yeğliyor takımını hücuma çıkarırken. Tehlikeli bölgede topla oynarken ise çok dikkatli olmalısınız, zira sizi tek hareketiyle geçebilecek bir teknikle karşı karşıyasınız. Sporting’de çok fazla barınamayacaktır. Bu oyuncuyu listemize alıp, bizim takımımıza bakıyorum. Pek de bir şey yok bireysel olarak da. Volkan, savunma üçlümüzde en çok güven veren isim. Kendisini bu denli kanıtlamışken, neden Rüştü konuşulur hala anlayan beri gelsin. O, pek de bir hata yapmazken, Kazım da Terim’e doğru tercihi yaptığını gösterdi bana kalırsa. Arda’nın solda oynaması beklenebilir, ancak Kazım’ın bu takımda olması lazım. Onun enerjisine ihtiyacımız var. Etkisiz ortalarından çok, etkili dribblinglerini ön plana çıkarabileceği forvet bölgesi daha da makul olabilir onun için, her ne kadar Fenerbahçe’de iyi toplar ortaladığını görmüş olsak da. Burada parlayan tek Türk’ün Colin Kazım Richards olduğunu söylemek ironik olsa da, doğru olacak.